31 Aralık 2008

İyi Seneler

Futbol sadece futboldur. Güzel oyunu aldatmayın. Sağlık ve huzur diliyorum. Mutlu yıllar...

Yılın Son Bomba Transferi

Ara transferde ses getiren bir imza yok. Bence senenin son bombasını bir kulüp değil Adidas patlattı. Roberto Carlos gibi Nike Football'u yıllarca sırtında taşıyan bir yıldızı transfer ettiler. Bu geçmişteki tüm Nike&Roberto Carlos görsellerinin üzerine atılan bir çizik aynı zamanda. Brezilya mili takımı Nike giyiyor. Adidas, Kaka ile Truva atını yollamıştı soyunma odasına. Bu da bir efsaneyi bağlayan imza olmuş. Beyaz "adipure" giyecek Roberto Carlos.

30 Aralık 2008

This Is From Mathilda

Arşivden "Aragones aşağı Aragones yukarı" başlıklı yazıdan bir cümle çekip aldım. Oradan devam edeceğim: "Aragones operasyonu Alex'i tasfiye operasyonudur". Aragones öncesi Zico dönemi, Alex ve Brezilyalılar hakkındaydı bu yazı. Aragones geldi ve ligin ilk yarısı sona erdi. "Josico dışında kimseyi ben transfer etmedim" diyen Aragones için şartlar 25 Ağustos tarihli Ferran Adria vs. Aragones başlığı altında yazılanlardan farklı değil. Ne kadar ekmek o kadar köfte gerçeği değişmemiş. Dönelim Alex'i tasfiye operasyonuna. Geride kalan 4 ay içinde Alex, sakatlıklar kadar Aragones'in oyun planından da çekti. Rakip kaleye en fazla 30 metre uzaklıkta oynayan Brezilyalı için Aragones, "20 metre daha geriye alayım seni" deyince, üstüne bir de 4-1'lik derbi onsuz kazanılıp, Arsenal deplasmanında o aldatan beraberlik alınınca Alex'siz de oluyormuş manşetleri ortalığı kapladı. Sezon başından farklı düşünmüyorum. Yıldırım, geçen sezon kaçan şampiyonluğun faturasını Zico'dan çok Alex'e -ve eşrafına- kesti ama tek başına göndermeyi de göze alamadı. Cihan, Orhan Ak ve Necati'yi göndermek(!) için getirilen Kalli gibi bir kurt lazımdı takımın başına. Bugün geldiğimiz noktada, Alex'in iletişim politikası da herşeyi anlatıyor. Türkiye'de 5. sezonunu geçiren, rakipleri hakkında kötü, küçük düşürücü tek söz etmeyen, efendi, örnek profesyonel, düşük profil çizen, medyayla olan ilişkisini kendi internet sitesinden verdiği "yapmalıyız, etmeliyiz" mesajlarıyla sınırlayan Alex, son dönemde manşetlerin efendisi, üstelik saha dışında verdiği karelerle. Önce uefa.com'daki röportajında "Kalırsam Türkçe öğreneceğim" dedi. (5 yılı boşa harcamış demek ki). Ardından promosyon bir Kapadokya gezisi ve balon turu sonrası açıklamalar. "Türk vatandaşı olabilirim" mesajı ve değişen kuralı bilmeyen kimi gazetecilerin Türk kontenjanında oynayabileceğini iddia ettikleri Alex. En son Ferruh Tanay'ın Harley Davidson'larının gönüllü mankeniydi bir fuarda. İş, Kemal Özkan'da sünnete kadar gidecek gibiydi... Bir taraftan da aslında çok talibim var haberleri. Ülkesinden Palmeiras, Aurelio'nun takımı Real Betis ve yıllık 6 milyon verdiği iddia(!) edilen Panathinaikos (doğru olsa bir dakika durmaz). İşin gerçeği Alex'e, Fenerbahçe'de kazandığı 3 milyon euro'yu verecek kulüp yok. Karşı cephede ise sessizliği koruyan ve en sonunda "Brezilyalı oyuncularımızla yeni sözleşme için Ocak'ta masaya oturacağız" açıklaması yapan Aziz Yıldırım ve Alex'in kalmak istiyorum açıklaması üzerine -ne zamanlama ama- atılan "Aragones, Alex'i istemiyor" manşetleri. Tuncay Şanlı -hatta Aurelio- gitmek istediğini net ifade ettiğinden, Aziz Yıldırım o "firarda" suçlanan taraf olmamıştı. Alex'in 5 yıllık tecrübesi boşa değil elbette. Oyunu kuralına göre oynuyor. İmzayı atar, kalırsa 3 milyonu almaya devam edecek. Ki bu sezonun ikinci yarısında takımdaki yabancıların performansına direkt etki edecek. Giderse bu kez el bombasının pimini çekip Yıldırım'ın avucunun içine bırakmış olacak. Havada "Leon: 'This is from Mathilda' kokusu" var!

Arjantin Havaları

Arjantin futboluna dünyanın öbür ucundaki bir lig diye uzaktan bakardım. Bir gün derbiler üzerine araştırma yapıp bunları dosya olarak yayınlamaya karar verdim çalıştığım dergide. Boca-River rekabetine üzerine Türkçe yazılmış 2 paragraftan öteye geçmeyen kaynaklar vardı. Futbol asla sadece futbol değildir kadar ciklet olmuştu bu derbinin tarifi. Zengin River, gariban Boca'ya karşı. Hayır sanırsın River Plate taraftarı tribüne Ermenegildo Zegna, Armani takımları, Lacoste montları çekip geliyor, Boca'nın da alayı baldırı çıplak (!) Barça-Real Madrid rekabetini Franco üzerinden anlatmak kadar güdüktü bu tanım da. Elbette bir ön tanım olabilirdi de, bu kadar değildi elbet. Daha çok tribün kültürü tarafıyla ilgilendim. Stadlar, bilet fiyatları, taraftar grupları, çıkan olaylar,tribün ritüelleri. Ole gazetesini takip etmeye başladım. Türkiye'de Boca-River derbisi hiç naklen yayınlamıştı. Blogda ufak çaplı bir kampanya yaptık. NTV sağolsun bu işe el attı ve yayın haklarını satın aldı. Saat farkı nedeniyle bu ligin maçlarını naklen izlemek ya da İspanya-İtalya ile çakıştığında tercih etmek pek akıl karı değil. Avrupa düzeyinde futbol oynanmıyor elbette.Üstelik bir de garip lig formatı var. Açılış ve kapanış ligi, bizim ligin açılış şampiyonu Sivasspor mesela. Yılda bir kere çekilen fikstür yüzünden ligde güçlü takımları kendi sahasında ağırlayan takım avantajlı başlıyor açılış ya da kapanış ligine zaten. Neden yılda iki şampiyon çıkartır bir ülke? Sanırım zayıf takımların sayısının çok olmasından. 20 takımlı, 38 haftalık ligde zirve yarışındakiler arayı erken açıp, sezonun kalanına anlamsız kıldığından dolayı belki de bu formatı tercih ettiler 18 yıl boyunca.
Arjantin garip ülke. Zamanında berabere biten maçlardan sonra penaltı atışı yaptırır, kazanan iki puan, kaybeden bir puan alırdı. Lig formatını gelecek yıl değiştirip, Avrupa örneğine dönmeyi planlıyorlar. Şubatta başlayacak olan Clausura muhtemelen son kez oynanacak ve 38 maçlı tek sezona geçecekler 2009'ın sonbaharında. Arjantin'i 2. vatanı ilan eden kadim dostum Emre Atasoy'un bizzat şahit olduğu tribün performanslarından -90 dakika kulağa hoş gelen ritm eşliğinde bitmek bilmeyen destek- ekran başında çok fazla da etkilenmediğimi not düşeyim. Her daim bir karnaval havası var ki, işin gerilimi eksik. Emre elbette bu post altına gelip en büyük Independiente diyecektir. Buenos Aires'e gidip gözlerimle görmeden daha fazla da haksızlık etmem istemem tabii. Emre Reis Arjantin'e uçak kaldır...
Foto: Emre Atasoy/Ekim 2008

25 Aralık 2008

Avrupa Asist Krallığı(!)

Alttaki postun bir tartışması olmaz. Avrupa gol krallığı sonuçta. Bugün her yerde kopyala yapıştır bir haber var. Avrupa'nın asist kralı Lincoln başlığıyla. Haberin kaynağı IHA. Asist krallığı tartışmaya açık bir istatistik. Her ülkede de farklı algılandığından düzenli tutulduğunu görmedim. Bizde bu işler biraz; "yaptım oldu" ile yürür. Listede bizim ligden Lincoln ve Özer Hurmacı var-ki konu onlar değiller-. Lincoln'un yanında 14 asist yazıyor, tek tek asistlerini saymayacağım elbette ama Avrupa'nın asist kralı yazarken iki kere düşünmek lazım. Avrupa'nın bırakın ufak liglerini Barcelona'nın ligdeki 48 golünde Messi'nin kaç asisti var mesela? Bu listeyi yapanların bunu merak ettiklerini sanmıyorum...
1 - Cassio Lincoln (Galatasaray): 14 asist
2 - Steffen Hofmann (Rapid Wien): 13 asist
3 - Özer Hurmacı (Ankaraspor): 11 asist
4 - Andraz Kirm (NK Domzale): 11 asist
5 - Sejad Salihovic (TSG 1899 Hoffenheim): 10 asist


Memleketimden futbol manzaraları

Avrupa Gol Krallığı

Avusturya 1. liginde 10 takım var. Sezonda birbirleriyle 4 maç yapıyorlar. 22 hafta geride kaldı. Bir maçı eksik Red Bull Salzburg 4 puan farkla lider. Buraya kadar olan kısmı açıkçası pek çok insan gibi beni de ilgilendirmiyor. Mevzu Marc Janko. 30 gol attı bu sezon ve 15 (edit) maçı var daha sezon sonuna kadar. Ligin katsayısı düşük olduğundan Altın Ayakkabı'yı zor alır belki ama rekoru kırar mı acaba? Rekorun 47 golle 2 ortağı var. 76-77 sezonunda Romen Dudu Georgescu ve Galler'den Marc Lloyd. Oldu ki Janko 48 gol attı ve rekoru kırdı. 72 puan toplamış olur, bu da büyük liglerden bir golcünün 36 gol atmasını gerektirir... 1967 yılından itibaren tüm gol kralları listesine bakmakta fayda var. * 96/97 sezonundan itibaren katsayı uygulamasına (x2 ve x1.5) geçildi.

1967/68 Eusébio SL Benfica (Portugal) 42
1968/69 Petar Jekov CSKA (Sofia) (Bulgaria) 36
1969/70 Gerd Müller FC Bayern München (Germany) 38
1970/71 Josip Skoblar Olympique Marseille (France) 44
1971/72 Gerd Müller FC Bayern München (Germany) 40
1972/73 Eusébio SL Benfica (Portugal) 40
1973/74 Héctor Yazalde Sporting CP (Portugal) 46
1974/75 Dudu Georgescu Dinamo Bucuresti (Romania) 33
1975/76 Sotiris Kaiafas Omonia (Nicosia) (Cyprus) 39
1976/77 Dudu Georgescu Dinamo Bucuresti (Romania) 47
1977/78 Hans Krankl SK Rapid (Wien) (Austria) 41
1978/79 Kees Kist AZ '67 (Alkmaar) (Netherlands) 34
1979/80 Erwin Vandenbergh Lierse SK (Belgium) 39
1980/81 Georgi Slavkov Trakia (Plovdiv) (Bulgaria) 31
1981/82 Wim Kieft Ajax (Netherlands) 32
1982/83 Fernando Gomez FC Porto (Portugal) 36
1983/84 Ian Rush Liverpool FC (England) 32
1984/85 Fernando Gomez FC Porto (Portugal) 39
1985/86 Marco van Basten Ajax (Netherlands) 37
1986/87 Rodion Camataru Dinamo Bucuresti (Romania) 44
1987/88 Tanju Çolak Galatasaray SK (Turkey) 39
1988/89 Dorin Mateut Dinamo Bucuresti (Romania) 43
1989/90 Hugo Sanchez Real Madrid (Spain) 38
Hristo Stoitchkov CSKA (Sofia) (Bulgaria) 38
1990/91 Darko Pancev Crvena zvezda (Beograd) (Yugoslavia) 34
1991/92 Ally McCoist Rangers FC (Glasgow) (Scotland) 34
1992/93 Ally McCoist Rangers FC (Glasgow) (Scotland) 34
1993/94 David Taylor Porthmadog FC (Wales) 43
1994/95 Arsen Avetisyan Homenmen (Yerevan) (Armenia) 39
1995/96 Zviad Endeladze Margveti (Zestafoni) (Georgia) 40
1996/97 Ronaldo FC Barcelona (Spain) 34 (68 puan)
Tony Bird Barry Town FC (Wales) 42
1997/98 Nikos Mahlas Vitesse (Netherlands) 34 (68 puan)
Rainer Rauffmann Omonia (Nicosia) (Cyprus) 42
1998/99 Mário Jardel FC Porto (Portugal) 36 (72 puan)
Mário Jardel FC Porto (Portugal) 36
1999/00 Kevin Phillips Sunderland FC (England) 30 (60 puan)
Mário Jardel FC Porto (Portugal) 38
2000/01 Henrik Larsson Celtic FC (Scotland) 35 (52.5 puan)
2001/02 Mário Jardel Sporting CP (Portugal) 42 (63 puan)
Marc Lloyd Williams Bangor City FC (Wales) 47
2002/03 Roy Makaay RC Deportivo (Spain) 29 (58 puan)
Andrei Krõlov Tallina VMK (Estonia) 37
2003/04 Thierry Henry Arsenal FC (England) 30 (60 puan)
Ara Hakobian Banants Yerevan (Armenia) 45
2004/05 Diego Forlán Villarreal CF (Spain) 25 (50 puan)
Thierry Henry Arsenal FC (England) 25 (50 puan)
Marc Lloyd-Williams TNS Llansantffraid (Wales) 34
2005/06 Luca Toni AC Fiorentina (Italy) 31 (62 puan)
Tarmo Neemelo FC TVMK Tallinn (Estonia) 41
2006/07 Francesco Totti AS Roma (Italy) 26 (52 puan)
Afonso Alves SC Heerenveen (Netherlands) 34
Eduardo da Silva Dinamo Zagreb (Croatia) 34
2007/08 Cristiano Ronaldo Manchester United (England) 31 (62 puan)
Rhys Griffiths Llanelli (Wales) 40

24 Aralık 2008

Apertura 2008'in Ardından #2

Totti

Apertura 2008'in Ardından

2018 Dünya Kupası

2018 Dünya Kupası'nın evsahipliği için adaylar artıyor. İngiltere, Hollanda-Belçika, ABD ve Avustralya adaylığını açıklamıştı. İspanya da Portekiz ile ortak geliyorlar. 2014 Brezilya'dan sonra finaller Avrupa'ya döner mi ya da FIFA uzaklara, Avustralya'ya verir mi? 2010'da belli olacak. İspanya alsın elbette...
Foto: Madrid Barajas Havaalanı

Idina Menzel


Ersen Martin

Ersen Martin, Recreativo Huelva'da kahraman oldu. Keşke olsa. Bu sezon sadece 128 dakika forma giydi. O da 6 maçta yedek kulübesinden gelip. Golü yok. Foto geçen sezon şampiyonluk kadar sevindiren kümede kaldıkları maçtan sonra...

Boca Juniors Şampiyon

Ligin son haftasında aynı puandaki iki takıma final maçı oynatmak mantıklı. İtalya'da da bu kural var. Boca 2 yıl önce Estudiantes'e böyle bir kupa verdi. Aynı puanda 3 takım olunca uygulanan play-off'un ise saçmalık olduğu ortaya çıktı. Averajla şampiyon belli olmasın diye uyguladıkları 3 maçlık seri sonunda Boca averajla şampiyon oldu. Herkes birbirini yendi, Boca Juniors, Chavez'in San Lorenzo'ya attığı uzatma golüyle kupayı almış oldu.Tribünden gelen tezahüratlar, 50'sine gelmiş hala takımı kovalayan abiler, İstanbul'da kar beklerken, tişörtü çekmiş gelmiş Martin Palermo... Bu ülkenin futbolu farklı. Avrupalı terazisinde iyi maçtı demek haksızlık olur. Noel tatilinde kepenk indirilen haftanın rengi oldu futbol adına. Tigre için üzüldüm, ligde iki takımı da yenmişlerdi; bu gece de şampiyonu yendiler, ağlayan onlar oldu.
Boca; Palermo ve Riquelme'siz ancak bu kadar... Bir hatada kaleciyi değiştirmek de nasıl bir iştir, çözemedim. Büyük kumardı. Boca Juniors'dan Megatone ve Tigre'den Macro'yu beğendim, sahada basmadık yer bırakmadılar! Arjantin liginden maç anlatmak gerçekten zor. NTV Spor spikerini tebrik etmek lazım. Boca Juniors şampiyon olurken, River Plate son sırada. "Derbiler tarihinde bir benzeri var mı?" sorusunu tekrar sormakta fayda var. Bir bilen varsa söylesin...

23 Aralık 2008

Cristian Chavez

Boca Juniors 2 saat sonra şampiyonluk maçına çıkacak Tigre ile. Bir farklı bile mağlup olma lüksünü sağlayan 3-1 biten maçın uzatma dakikalarında son golü atan Cristian Chavez. O maçta da yedek başlamıştı, muhtemelen bugün de yedek kulübesinde olacak. Chavez, 22 yaşında, orta saha. Buenos Aires doğumlu. Takıma geldiğinde 21 yaşındaydı, belki de ondandır 21 forma numarası. Fotolar Chavez'in hayatından kesitler taşıyor. Ülkenin en büyük takımlarından birinde oynayan "aç" futbolcu. Avrupa'ya o ve onun gibileri getiren de bu görüntüler zaten... Rastlantı ya soyadları aynı... Futbola kafalarını, bedenlerini vermeyen Burak Yılmaz ve Aydın Yılmaz da keşke görse bu kareleri... Alt postta bir oksimoron vakası var. Bu da iki oldu. Soyadları Yılmaz... Kendileri yılar...

33 Numaralı Forma

Konu Nicola Legrottaglie ama bu kez aynı cümle içinde Ertuğrul Sağlam yok. 33 numaralı forma seçiminin sırrı. Juventus hafta sonunda Atalanta deplasmanında 3-1 kazandı. Inter gibi onlar da bir gollerini hakem hatasıyla attılar. Legrtottaglie de kafayla bir gol attı ve gol sevincinde yaklaşan Noel'i kutladı. Formasında Hz. İsa yaşıyor yazmakta. Kaka'nın saha ortasındaki misyonerliği üzerine çok yazıldı çizildi blogda. Gelelim 33 numaralı formaya. Legrottaglie koyu katolik. Hz. İsa öldüğünde 33 yaşındaydı... Formadaki mesaj ve forma numarası, oksimoron vakası olmuş...

Naklen Yayın İhaleleri

Premier Lig'de yayın ihalesi 2010'da. 3 yıllığına Sky ve Setanta ile 2.75 milyar sterline anlaşmışlardı. Yeni ihalede daha fazlasını istiyor Premier Lig yönetimi. Hatta istedikleri rakamı alamazlarsa kendi televizyon kanallarını -Premier Lİg TV- kurmaktan bahsediyorlar. Araştırmaya göre İngiltere'de 5 milyon üye potansiyeli var. İtalya'da da rakamlar çıldırmış durumda. 2010-2016 ihalesi için yıllık 900 milyon euro hedefleniyor. Bu rakamı kabul ettirirlerse İtalyanlar, Fransa ve Almanya'yı sollayacak. Fransa'da 600 milyon euro/yıllık ödenen rakam O.Lyon şampiyon olmaya devam ettikçe bakalım ne kadar artacak? Türkiye'de de ihale 2010'da. Digitürk'ün karşısına rakip olarak D-Smart'tan başka rakip çıkmaz. Halihazırda ödenen yıllık 220 milyon YTL civarında. 3G, 2009'da devreye giriyor. Internet ve Gsm haklarını da televizyon haklarıyla birlikte mi pazarlayacak yoksa ayrı ayrı mı ihaleye çıkacaklar, göreceğiz.

Boca Juniors vs. Tigre

Arjantin Apertura 2008'de final bu gece. İlk maçta San Lorenzo, Tigre'yi 2-1 mağlup etmiş, 4 gün sonra da Boca Juniors'a 3-1 kaybetmişlerdi. Boca'ya şampiyonluk için beraberlik yetiyor. Tigre'nin şampiyon olabilmesi 2 farklı galibiyete ihtiyacı var. Boca'da Riquelme 5 sarı karttan dolayı cezalı. Fenerbahçe için adı geçen Vargas da bildiğim kadarıyla sakat. Finali NTV Spor 00:45'de naklen yayınlıyor. Boca'da adamım sap bek Hugo Ibarra'dır. Palermo ve Riquelme'siz bir finalde ne yapacaklar bakalım. Tigre de Buenos Aires takımı. 1.5 yıl önce 2. ligde oynuyorlardı. 10 numara Martin Morel en iyi adamları. Boca Juniors bu maçtan sonra teknik direktör değiştiriyor ve bir efsane tekrar kulübeye dönüyor: Carlos Bianchi. Boca Juniors şampiyon olursa; futbol tarihinde bir ilk mi olacak? River Plate sezon son sırada kapadı. Derbinin bir tarafı şampiyon olduğunda; diğeri sezonu son sırada tamamlamış hangi ezeli rekabet vardır ki tarihte?

Hugo Sanchez

Real Madrid'i sevme sebeplerimden biri La Liga'ya dönüyor. Bu kez takla atmak için değil. Hugo Sanchez, Almeria'nın yeni teknik direktörü. İlk kez ülkesi dışında çalışacak. Meksika milli takımında Ricardo La Volpe'nin ayağını kaydırıp göreve gelmişti ama ona da yar olmadı o koltuk. Geçen sezon Unai Emery'i parlatan ama onu da Valencia'ya kaptıran Almeria, Gonzalo Arconada'nın yerine Hugo Sanchez'i getirdi. Bakalım ne taklalar atacak?

22 Aralık 2008

25 Transfer 294 Milyon Euro

Bir Diarra gider bir Diarra gelir. Aslında gönül ister ki; bir Diarra daha gelsin Real Madrid'e. Sedat 3'ü sevgiyle analım. Portsmouth zordaydı, Gaydamak 35 milyon sterlin zarar etmiş kulüpten, elden çıkarmak için gün sayıyordu. Piyango gibi bir transfer oldu. Real Madrid gözünü kırpmadan 18 milyon euro ödedi ön libero için. Başkan Ramon Calderon dönemi transferlerine bir bakalım. 2.5 sezondur görevde olan Calderon her sezon ortalama 8 transfer yaptı ve 100 milyon euro harcadı. Toplam transfer sayısı 25, ödenen ise 294 milyon euro. En büyük parayı Robben için verdiler: 36 milyon euro. Pepe'ye de 30 milyon euro verdiler. Zamanında 2 milyon euroya almamışlardı. Hollandalı modasının son halkası Huntelaar için 27 milyon ödediler. Sakatlanan Diarra için O.Lyon'a 26 milyon euro vermişlerdi. Sneijder için de Ajax'a 27 milyon gitti. Boca Juniors, Gago için 20 milyonu kasasına koydu. River Plate de Higuain için 12 milyon euro aldı aynı tarihlerde. Van Nistelrooy için Man. United'a 15 milyon ödemişlerdi. Ucuza gelmiş vallahi diğerlerinin yanında. Emerson'dan büyük kazık yediler. Capello'nun manevi evladı için Juventus'a 16 milyon euro ödediler. Beraberinde gelen Cannavaro ucuza geldi. 7 milyon euro. Van der Vaart'ın da sözleşmesi bitiyor diye makul rakama geldi. Hamburg ancak 13 milyon euro kazanabildi. Ki Feyenoord, Drenthe için aldığı 14 milyon euroyu hala saya saya bitiremiyordur. Roberto Carlos'un yerine gelen Marcelo için Fluminense'ye 7 milyon ödediler. Alex Ferguson'un bunlar Ronaldo'yu ayartsın diye aldı dedikleri Heinze için verilen rakam ise sadece 12 milyon euro! 2.5 yılın en çerez transferi Osasuna'dan Javi Garcia. Sadece 4 milyon euro. Reyes kiralık gelmişti, gitti. Saviola, Metzelder ve kaleci Dudek de bonservislerini ceplerine koyup geldiler. Zaten bedava olmasalar ancak bilet alıp girebilirlerdi Santiago Bernabeu'ya. Balbao, Soldado ve Baptista da kiralıktan döndü ve gittiler. Listede özellikle son sıraya bıraktığım ise Arjantinli stoper Garay. Santander'e 10 milyon euro verdiler, önümüzdeki sezon gelecek. Real Madrid'in defansı tel tel dökülürken... 2.5 yılda 294 milyon euro. Bu konunun fotoğrafı kaptan Raul olur mu? Oldu...

Serie A: 2008-2009

Serie A da bizim lig gibi devrenin bitimine bir hafta kala tatile girdi. 17. hafta bizden 2 hafta erken başlayacak.18. hafta maçları 10 Ocak 2009'da. Barcelona'dan sonra 5 büyük ligde en büyük puan farkını yapan lider Inter. 8 seri galibiyetle tatile çıktılar ve Juventus'un 6, Milan'ın 9 puan önündeler. Üstelik Milano derbisine kaybetmelerine rağmen. Serie A tarihinde 76 sezonda ilk yarıyı lider bitiren takımların %67'si şampiyon oldu. Inter de 9 kez lider bitirdiği sezonlardan 6 şampiyonluk çıkardı. Gol krallığında listenin ilk 4 sırasındaki isimler bu sezon takım değiştirenler. Tebdili mekanda ferahlık varmış yani. Sezon sonu için iki adayım Gilardino ve Amauri...
Gol Krallığı
Marco Di Vaio (Bologna) 12
Alberto Gilardino (Fiorentina) 12
Diego Milito (Genoa) 12
Amauri (Juventus) 11
Zlatan Ibrahimovic (Inter) 10
Antonio Di Natale (Udinese) 8
Sergio Floccari (Atalanta) 8
Mauro Zarate (Lazio) 8

Milano'da B-Day

Sahadaki Beckham'a diyecek laf yok ama dışında adam, anahtarlık ucunda sallanan maskot gibi. Önceleri yarım sezon olarak lanse edilen sözleşme 2 ay 10 günlük çıktı. Beckham 9 Mart tarihine kadar Milan forması giyecek. Milan gibi statükocu bir kulübün, böyle saçma sapan bir transfere alet olması garip tabii. Beckham, Milan'dan aylık 100 bin euro alacak. Bir İtalyan gazetecinin dediği gibi: Forma numarası 32 yerine keşke 50 olsaydı. Bu maaş dışında 2.5 aylık sürede Beckham üzeriden elde edilen kazanç iki taraf arasında eşit olarak paylaşılacak. Milano derbisi dahil oynayabileceği 12 maç var önünde. Bu işin Adidas'ın bir numarası olduğunu tekrarlamaya gerek var mı?
Milano gibi havalı bir şehirde bile Beckham'ın gelişi olay oldu. Los Angeles Galaxy'den benzer bir transferi de Donovan yaptı. 16 Mart'a kadar Bayern Münih forması giyecek ve ülkesine dönecek. Yazın Club Med'de bile biz daha uzun süre çalışırdık...

Ljungberg Günlüğü #8


Şemsiye Giremez Yönetici Girer

Evinden şemsiye ile çıkıp stada gelen taraftarın sağnak yağmurda şemsiyesini stada sokmasının yasak olduğu ama maç sonrasında kulüp yöneticilerinin sahanın ortasına kadar girip hakeme saydırabildikleri bir ülkede yaşıyoruz.Futbolumuzun son garipliği budur. Zirveye oynayan hiçbir takımı yenemeyen Beşiktaş karşısında favoriydi Galatasaray. 3 gündür yağan yağmur eğer zemini bozsaydı ve kozu yerden ayağa pas oynamak olan Galatasaray topu şişirmek zorunda kalsaydı Beşiktaş'ın boy avantajı devre girer miydi? Derbi öncesi bilinmeyen buydu. Sami Yen'in zemini gerçekten iyi, oyuna etki etmedi. İlk derbisinde savunma ağırlık kadro yüzünden eleştirilen Denizli gereğinden fazla cesur olmak zorunda hissetti kendini. Kadro tercihi bana mantıklı gelmedi. Sırf Arda'yı durdurabilmek için sol kanattaki en formda adamı Ekrem'i sağ beke mahkum etti. Üstelik Galatasaray maça sağ kanatta tek adamla başlamış ve ilk 20'de o kanatta bas bas açık verirken... Devşirme adamlara bakalım. Gerçek mevkiisinde olmayanlar. Ekrem, Toroman, Seric ve hatta Holosko. Skibbe de kaydırmalı defansla Nonda'ya yer açtı onbirde. Beşiktaş tandemini üstüne çeken Nonda'nın kaleye şutu yok ama o bölgede rakibin ayarını bozduğu da bir gerçek. Servet'in golünde faul yok gördüm. Tello'nun pası muhteşemdi, Galatasaray da yediği ilk golde, kaydırmalı defansta Arda tandeme kaçan Balta'nın kademesine gireceğim derken ofsaytı bozdu. Penaltıdan golün; yenilenin hemen arkasına gelmesi büyük şans. Olmasa Beşiktaş sol kanattan sağlam geliyordu. Barış da bol bol fırça yedi Meira'dan. Delgado'nun ilk sarısında kırmızı da çıkabilirdi. Hareket direk rakibin bileğine. İkinci sarıda; evet ne anlatmaya çalıştığını hepimiz biliyoruz ama; o saçma sapan kural yüzünden çok adam sarı kart gördü bu sezon. Eliyle kart göster jesti yapmanın yanında söylenen cümle, hafifletici sebep olmamalı. Denizli de kenarda farklı düşünmüyordu, Delgado'ya bunu anlattı. Bu kuralı bir an önce değiştirmeleri lazım. Ardından durdurulamayan Lincoln'un asisti ve 3. gol. Holosko yine erken cevap vermese tabelada 5 de yazabilirdi. Denizli'nin önce Cisse ardından Delgado ile 10 kişi kaldığı derbilerde bu bahaneye sığınıp paçayı kurtarması mümkün değil. Seric tercihi saçmaydı. Sağ bekte Ali Tandoğan ya da Toroman, ortada Uğur oynasa, Ekrem sola geçse ilk onbirde daha makul olurdu. Skibbe'nin sorunu istikrardı. 3 Ankara takımından aldığı galibiyetlerle seriyi yakalamıştı. Bunu 4 maça çıkardı. Kulübü de, Florya'nın felsefesini de, elindeki kadronun ne yapıp yapamayacağını da özellikle son 2 ayda ilk dönemine göre daha fazla mesai harcayarak öğrendi. Gençlerbirliği ve Beşiktaş'ı oynamadan önce tribüne gidip seyretmesi ufak bir ayrıntısıdır bunun. 2. devre hazırlıklarının startını yılbaşı öncesine çeken Denizli, takıma büyük bir ceza verdi. Muhtemelen takımda kelleler kopacaktır. Galatasaray, Sabri de dönünce daha rahatlayacak. Mecburiyetten kaydırmalı defans da klasik olması gereken dörtlüye dönecektir. Pembe kramponlarıyla 10 gol atan Baros da, geldiğinde kariyerinden önde giden şöhretini artık istatistiklerle (ligde 14 gol) perçinledi...

21 Aralık 2008

Anelka

Anelka, futbol tarihinin altın yumurtlayan tavuğu. Kariyeri boyunca ona ödenen bonservis bedeli toplamı 131 milyon euro. Veron ve Cristian Vieri de iyi hasat yapmıştı bir zamanlar. Paris Saint Germain gibi bir kulübün ona bu kadar para ödemesi garipti, sonrası güm. 8 kulübün 4'üne para kazandırmış Anelka. Her zaman kazanan ise elbette ki kendisi...

Spor Servisi

NTV Spor'da haftanın dört günü 11:30'da yayınlanacak yeni bir program: Spor Servisi. Pazartesinden perşembeye. Fuat Akdağ ve Mehmet Demirkol, yazılı basının gündemini canlı yayında analiz edecekler.

Söz Sırası Messi'de

El Clasico sonrası Messi için ilk olarak Cruyff konuşmuştu. Onu atladım. Cannavaro'nun sözleri blogda yer aldı. Messi ikisine de cevap verdi. Önce ne dediler, ardından Messi ne dedi? Özellikle Cruyff'a; Barça'daki büyük ağabeye gider yapması ilginç...

"Real Madrid'liler Messi'yi maç boyunca tekmeledi. Ama o da bunu istedi. Çünkü Messi gibi yetenekliyseniz tekmelenmeye hazır olmalısınız. Madrid'liler de cezalandırılmayacaklarını bilerek onu tekmelemeye devam ettiler." Cruyff -14-

" Maradona bütün maç tekme yerdi. Ağzını açmazdı. Messi ise bu işi abartıyor, tribüne oynuyor" Fabio Cannavaro/Real Madrid

"Cannavaro'nun ne dediği umurumda değil. Önemli olan maçın sonucu. Biz 2-0 kazandık. Cannavaro işine baksın, kendi takımının sorunlarına kafa yorsun. Real Madrid hakkında fikirlerini açıklasın... Cruyff'un sözleri beni ilgilendirmiyor. Ben taktiği Guardiola'dan alıyorum ve takımım için oynuyorum. Oyun stilimi değiştirecek değilim. Sahaya çıktığımda yiyeceğim tekmelerin hesabını yapmıyorum. Hakemlerin de yardımına, korumasına ihtiyacım yok. " Lionel Messi/Barcelona

San Lorenzo 1 - Boca Juniors 3

20 Aralık 2008

Samuele Dalla Bona Beşiktaş'a?

Beşiktaş devre arasında transfer yapar mı? Orta sahaya bir yabancı alırlar mı? Mustafa Denizli, Samuele Dalla Bona'yı tanıyor mu? İtalyan medyasına göre evet. Chelsea'de Abramovich öncesinde oynardı. Parayı buldular, onu da kapının önüne koydular. Napoli, Serie B'deyken banko oynayan Dalla Bona, bu sezon maçları seyrediyor. Devre arasında takımdan ayrılacak. Kısmet...

Boca Juniors vs San Lorenzo

Arjantin Apertura 2008 şampiyonu bu akşam belli olabilir. Maçın adı Boca Juniors-San Lorenzo. Saat 22:30'da NTV Spor'da naklen. San Lorenzo kazanırsa şampiyon. İlk maçta Tigre'yi 2-1 ile geçtiler ve 6 günde 3. maçlarına çıkacaklar. Boca kazanırsa, işi kolaylayacak. Beraberlik durumunda son maçta Tigre'yi en az 2 farklı mağlup etmek zorunda. San Lorenzo şampiyon olsun; dileğimdir.

Xavi İşte...

Barcelona'da ev sevdiğim adam. Bence takımdaki en büyük futbol zekası da ona ait. Her hareketi, koşusu, presi, pası hesaplı. Gel gör ki son yıllarda onca yıldızın yanında "Xavi işte" durumu var. Düşük profil çizer. Barça'da 10 yıldır hep başkaları konuşulur. Emekçi Xavi'dir. 2014 yılına kadar sözleşmesini uzattı. 50 milyon olan bonservis bedeli için artık 80 milyon euro yazıyor sözleşmesinde. 1998 yılında onu 18 yaşında ilk maçına çıkartan Louis Van Gaal. Barça'da 442 maça çıktı Xavi. Kulüp tarihinin Migueli (548) ve Rexach'dan (452) sonra en fazla forma giyen oyuncusu. İkisi de onlarca yıl öncesinin yıldızları. 2000'li yıllarda bu kadar istikrarlı olmak üstelik ağır bir diz ameliyatının ardından... Yeni sözleşmesiyle bu rekoru da kıracaktır; iki olmadı üç sezon sonra.