11 Nisan 2008

İngilizler Seyrederken

Premier Lig tarihinde sahaya çıkan 11 yabancı futbolcu Gianluca Vialli'nin Chelsea'sine ait. 9 Aralık 1999'da Southampton (2-1) maçında sahaya çıkan 11: Goey, Petrescu, Thome, Leboeuf, Babayaro, Ferrer, Deschamps, Poyet, Di Matteo, Ambrosetti, Flo
Chelsea'nin rekorunu kıran ise Arsene Wenger'in Arsenal'i. 14 Şubat 2005'de Crystal Palace maçında (5-1) yedek kulübesi dahil tam kadro yabancılarla sahaya çıktı Arsenal: Lehmann, Lauren, Toure, Cygan, Clichy, Pires (Fabregas), Vieira, Edu (Flamini), Reyes, Bergkamp (van Persie), Henry. Yedek: Almunia, Senderos.

Premier Lig'in İlk Yabancıları

Premier Lig hakkında güzel bilgiler vermiş bu arkadaş, paylaşayım dedim birkaç postta. Premier Lig'in kurulduğu 1992 yılında yabancı futbolcu sayısı 12. Bu sezon Şubat ayındaki bir haftanın rakamlarını vermişler. 127 yabancı futbolcu ilk 11'de, 28 futbolcu yedek kulübesinde. Sezon ortalamasında takım onbirlerinin %60'ı İngiliz pasaportu taşımıyor. 1992'de Premier Lig'de forma giyen 12 yabancı futbolcu ise: Anders Limpar, John Jensen, Peter Schmeichel, Andrei Kanchelskis, Robert Warzycha, Craig Forrest, Eric Cantona, Ronnie Rosenthal, Michel Vonk, Gunnar Halle, Roland Nilsson, Hans Segers. Sırada sahaya 11 yabancıyla çıkan ilk takım var.

No Drug

Büyük lokma ye büyük konuşma!

Zola'nın Cebi Kapalı

Bir Chelsea-Fenerbahçe hikayesi anlatayım ama 8 yıl öncesinden. Tarih 6 Haziran Salı. Galatasaray Parken’da UEFA Kupası’nı kaldırmış 20 gün önce. 4 sezon üstüste şampiyonluğunu kutluyor. Fenerbahçe cephesinde ise yeni sezon için transfer harekatı başlamış. Sarı-kırmızı gündemi değiştirmek lazım, yıldızların bini bir para spor sayfalarında. Manşetlerin efendisi ise Gianfranco Zola o günlerde. Chelsea’nin Abramovich dönemi öncesindeki en büyük yıldızı, taraftarın sevgilisi. "Zola Fenerbahçe’de" manşeti atmayan gazete yok gibi. Herkes Zola’nın peşinde. Çalıştığım medya grubunun spor servisinden bir arkadaş ricada bulunuyor: "Bize Zola’nın cep telefonu lazım". İtalyan futbolunu yakından takip ederim, Zola kimdir bilirim ama beraber yiyip içmişliğimiz yok ki adamla! "Zola ile konuşmamız lazım" diyor spor servisinden arkadaş. "Aradım, cebi kapalı" demekle başımdan savuşturamayağım, onu da spor müdürü sıkıştırıyor. La Gazzetta dello Sport’ta yazılarını takip ettiğim bir İtalyan gazeteciyle 1-2 kez e-posta trafiği yaşamışım; ona "beni acil ara" deyip telefon numaramı yolluyorum e-posta ile. Güzel insanlar İtalyanlar, haberin kokusunu mu alıyor nedir; 2 saat sonra çalıyor telefon. Fazla yazmasın diye direkt konuya giriyorum: "Zola’nın cebi lazım bize". İtalyan kurt tabii. “Hangi takım istiyor?” diye soruyor “Fenerbahçe” diyorum. "Menajerini arayacağım, birazdan ararım seni" diyor. Spor servisinden arkadaşla sanki Zola bizi arayacakmış gibi soruları hazırlamışız, bekliyoruz tetikte. Arıyor İtalyan: "Konuştum menajeriyle, Zola tatildeymiş Sardunya’da, cebini de açmıyormuş". Buyrun işte başa döndük, ben demiştim Zola’nın cebi kapalı diye. İtalyan gazeteci sinekten yağ çıkarma derdinde: "Fenerbahçe’nin Zola’yı alacak kadar parası var mı ki? diyor. “Olmaz mı” diyorum, işte orada film kopuyor. O sezon Zola ile birlikte İtalyan Di Matteo ve Uruguaylı Poyet, Chelsea’yi sırtlamış. "Fenerbahçe, Zola ile birlikte Di Matteo ve Poyet’i de istiyor “aslında” diye patlatıyorum "bombayı". Chelsea’nin kasası bugünkü gibi Oligark sermayesiyle dolu değil elbette. İyi teklif gelse kulübü bile satarlar. Zaten satıyorlar 3 yıl sonra! İtalyan’a “Van Basten-Gullit-Rijkaard örneğini” veriyorum nedense. "Uyum sorunu olmasın diye aynı takımdan 3 yabancının peşindeler" ile süslüyoruz haberi. Muhabir arkadaş "Zola’ya ulaşamadım" cümlesini nasıl kuracak müdürüne onun derdinde. Bense örneğini çok gördüğümüz takla transfer haberine imza atmışım şakayla karışık. Ertesi gün( 7 Haziran) La Gazzetta’da tek sütunda çok da büyük görmedikleri bir haber olarak çıkıyor: Zola- Di Matteo ve Poyet’e Türkiye’den teklif var. 8 Haziran sabahı memleketin çok satan spor gazetesini eline alanlar şu manşetle karşılaşıyorlar:" Zola ve Di Matteo Fener’de; Poyet de sırada!" Memleketi Sardunya'da şezlongunda tek derdi o tarihte bronzlaşmak olan Zola'nın bu manşetten haberi yok elbette. Di Matteo ve Poyet de kim bilir nerede tatilde? Siz Türkiye’de transfer haberleri nasıl yapılıyor sanıyorsunuz ki? Ronaldo, Henry, Trezeguet,Crespo, Adriano, Ronaldinho, Eto’o nasıl gelir ki hergün başka türlü Türkiye’ye!..

Soros Roma'nın Peşinde

Roma kulübünün satışı gündemde. İlk talipli GAP'in patronu John Fisher'di. İkinci taliplinin kasası çok daha sağlam: George Soros!. Kulübün borcu 370 milyon Euro. Sensi Ailesi de köşeye sıkışmış durumda. Soros'un teklifi sonrasında Roma'nın hisseleri borsada coşmuş. Dün %7 artmıştı, bugün de %4 artmış. Roma ve Soros. Sevmemek için artık çok fazla sebebim var bu kulübü...

Haftasonu Futbol

11 Nisan Cuma
20.00 Beşiktaş - G. Oftaş (Lig Tv)
21.30 Nürnberg - Wolfsburg (Ntv Spor)
12 Nisan Cumartesi
14.00 Malatyaspor - Kocaelispor (D Spor)
16.30 W. Bremen - Schalke 04 (Ntv)
17.00 Tothenham - Middlesbrough (Fox)
18.10 O. Lyon - Rennes (Kanal A)
19.00 Galatasaray - Trabzonspor (Lig Tv)
21.00 Valencia - R. Santander (Ntv Spor)
21.30 Juventus - Milan (24)
23.00 R. Huelva - Barcelona (Ntv)
13 Nisan Pazar
14.00 Eskişehirspor - Erciyesspor (D Spor)
15.00 Kayserispor - Sivasspor (Lig Tv)
16.00 Reggina - Sampdoria (Ntv Spor)
18.00 B. Münih - B. Dortmund (Ntv)
19.00 Ankaraspor - Fenerbahçe (Lig Tv)
19.00 Bordeaux - Caen (Kanal A)
20.00 R. Madrid - Murcia (Ntv Spor)
21.30 İnter - Fiorentina (24)
22.00 Almeria - Villarreal (Ntv)
22.00 PSG - Nice (Kanal A)

Milan Dörtlüsü

Kaka-Pato-Ronaldinho ve Shevchenko. Nasıl bir hücum hattı(!). El Mundo Deportivo transfer bitti diyor. Ronaldinho ve Shevchenko için Milan'dan Adriano Galliani'nin açıklaması da bu transferlerin olduğu yönünde. Bonservis bedeli Ronaldinho için 30 milyon euro yazılıyor...

Şarlatanlar

Kim üstüne alınıyorsa alınsın Türk Spor Medyası'nda şarlatanlar var. Bunların yaptığı gazetecilik değil. Tan Gazetesi'nin attığı "Helga Mahmut'a baygın, Olga, Hasan'ın hastası" manşetlerinin bir tezahürü bu Ronaldinho haberleri. Transfer mevsiminde uçulur uçulur da bu kadar yüksek irtifaya çıkılmazdı eskiden. Şimdi dükkanı Ronaldinho ile açıp Shevchenko ile kapatıyorlar. Spor gazeteciliği değil; Tan gazetesini kim yapıyorsa vakti zamanında onun aklıyla yapılan gazetecilik bu. Bir bakın İspanyol, İtalyan medyasına; ne diyor adamlar? Ronaldinho ne diyor? Shevchenko ne diyor?

Cosmin Contra

Getafe-Bayern Munih rövanşı bir maç değil drama. Anlat(a)madım, özetini izlemek yeterli. Ben herşeyi başlatan adamı anlatayım: Allianz Arena'da Bayern Munich 1-0 öndeydi. Son dakikada golü attı ve maçı 1-1'e taşıdı. Rövanşta De La Red daha 5. dakikada atıldı. Bayern Munich, 10 kişi kalan Getafe'ye bir gol atıp turu geçse nesi ilginç olurdu ki? Yine o çıktı sahneye, Kahn'ın tepesine çiviledi topu: Cosmin Contra, Alaves'den sonra bir başka İspanyol mucizesine imza atacaktı belki de Getafe ile final oynayıp. Olmadı. Fatih Terim'e Milan'a geldiği sezonun tranferiydi. Serie A'da tutunamadı. Kaç Romen futbolcu tutunabildi ki bu ligde?(Mutu hariç) Sonra Atletico Madrid, West B. Albion derken ülkesinde buldu kendini. Bitti derken Getafe ile yeniden doğdu.

Drama

Getafe:3 Bayern Munih:3

Video: Getafe- Bayern Munih:3-3

10 Nisan 2008

Top Meşin Yuvarlaktı

Forma numaları 1’den 11’e kadardı. Sağ açık 7; oyun kurucu 10 numaraydı, bilirdik. 1’den 99’a oldu kafamız karıştı. 4-4-2, 4-3-3 ezberdi; 3-5-2 ile tanıştık sonraları. Liberolar vardı bir zamanlar, 10 numaralar, kanatlarda defansına yardım etmek zorunda olmayan pırpır açıklar. İki tireyle ayrılan oyun dizilişlerine şimdi 4 tire yetmez oldu: 4-1-1-3-1; 3-1-3-1-2, 4-2-3-1. 2-6-7-8; 4-4-3-3-5. Cozuttuk. Ön libero yoktu, forvet arkası bildiğin 10 numaraydı. Sağ, sol bekin orta yapma kabiliyeti kimin umurundaydı? Top meşin yuvarlaktı. Yağmur yağdığında kitapta yazandan ağır olurdu. Siyah-beyazdı bizde de, Arjantin’de de. Sonra renk renk ve plastik... Mühendis eli değdi, dikişsiz toplar, aerodinamik derken; olan kalecilere oldu. Kimi marka toplar hep 90’a takılır oldu... Kramponlarda Dinyakos, baba hatıratıydı. Adidas’ın alameti farikası üç bant; siyah beyaz kramponlar. Onlar da renk renk oldu. Şortunun renginin uyduran yeşil, sarı giydi. Beyaz giyene faul yaptılar, hakemlere faülü görmedi. Hafifledikçe hafifledi, dillerinde futbolcuların ismi yazılır oldu. Her hava şartını göre farklı krampon giymek farz oldu. Gün geldi zemini tutmadılar; Ronaldo, Rooney sakatlandı; “işte suçlu bu çift krampon” diye haber oldular. Formasını ıslatan futbolcu taraftarın baş tacıydı. Teri tutmayan, dışarı atan kumaşlar peydah oldu. Rakibin faullerine hakem uyansın, çektin mi elinde kalmasın diye vücuda yapışan formalar moda oldu. Tribünde ayakta maç seyredilir, merdiven boşlukları itinayla doldurulurdu. Ya tahtaydı oturduğun yer ya da soğuk beton... Skorboard dediğin maçı bedava izleyen birinin değiştirdiği tabelaydı. "Dokuz gol atsak tabelası var mı? 10 gol olsa nereye yazacak?" diye dalgası geçilirdi. Önce led ekranlar sonra dev lcd ekranlar icat oldu. Localar yoktu, yumuşak deri koltuklar da; kaşer-ekmek ayran vardı, karidesli sandviç ve tiramisu’suz statlar şimdi köhne oldu. Zemin çimdi, sonra pek suni oldu. Her yenilik tutacak demek değildi, suni çim tutmaz oldu. Kar yağardı, maç iptal olurdu, alttan ısıtılan zeminlerle bu da tarih oldu. Yağmuru, fırtınayı tınlamayan üstü kapanır statlar icat oldu. Çok koşan değil; ayağına top yakışan oynardı. Futbola dair aklımızda tuttuğum tek rakamlar maçın sonucuydu. Sen şimdi bana "Alex koşmuyor, Ballack, Aurelio'dan fazla koşmuş" diyorsun; Numaralı'nın gölgesinde yatan, muz ortanın kralını yapan Prekazi de sana kalsa topçu muydu?

Tsubasa Atletico Madrid'de

Atletico Madrid altyapısının başında Milinko Pantic var. O altyapıda da bir Japon çocuk. 11 yaşında. Rui Miyagawa. "Futbolcu olmak istiyorum ve bunun yeri de İspanya" diye ailesini ikna etmiş. Atletico Madrid altyapısında 1000 çocuktan biri sadece. Çok yetenekli olduğunu söylüyor Pantic. Yetenek dedin mi icabında Kutup'lara gitmek gerekiyor. Merhum başkanları Jesus Gil uğraşamam bunlarla dediğinde Raul arka kapıdan Real Madrid'e kaçmıştı bu altyapıdan...

Maracana'yı Susturmak

"Solo tres personas han dejado mudo el estadio de Maracana: el Papa, Frank Sinatra y yo"
"Maracana'yı sadece 3 kişi susturdu. Papa, Frank Sinatra ve ben."
Alcides Ghiggia-1950 Dünya Kupası finalinde Brezilya'ya attığı galibiyet golü için

Madrid'de Derbi İzlemenin Bedeli

7 Mayıs Çarşamba akşamı Real Madrid-Barcelona derbisi var Santiago Bernabeu'da. Derbi tarihinde ilk kez bir takım şampiyon ünvanıyla sahaya çıkabilir, bekleyip göreceğiz. Maça gitmeye niyetlendim, araştırdım ve iyi bir fikir olmadığı gördüm! Vip'i geçelim zaten, Kategori 1 dediği numaralı tribün dediğimiz:757 Euro Kategori 2 kale arkaları 1 ve 2. katlar: 577 Euro. Kategori 3 ise kale arkası 3. kat: 487 Euro. Uçak biletini de maksimum 400 euro sayarsak, Real Madrid-Barcelona maçını Santiago Bernabeu'da seyretmenin bedeli yeme-içmeyle (bkz:foto) minimum 1200 Euro. Raul'un şampiyonluğu getiren golünü görmenin ise bedeli yok diyip daha fazla sinirlerim bozulmadan postu bağlayayım...

Ligue 1'de En Çok Kazananlar

Fransa Ligi'nin en çok kazanan 20 oyuncusu listesinde 20 takımlı ligden sadece 5 takımın futbolcuları var ve listedeki 13 futbolcu O.Lyon'dan. Küme düşmemek için çırpınan PSG'den 3 oyuncu varken, ligin zirvesine oynayan Bordeaux'dan sadece bir oyuncu var. O da "büyük ağabey" kontenjanından Micoud. İtalyan sok bek Fabio Grosso'ya ödenen 3.9 m euro inanılmaz. Cisse de kontratın kralını yapmış.
1 - Djibril Cisse - Marsilya - €4.8m
2 - Pauleta -PSG - €4.6m
3 - Juninho - Lyon - €4.5m
4 - Cris - Lyon - €4.2m
5 - Jerome Rothen - PSG - €4m
6 - Fabio Grosso - Lyon - €3.9m
7 - Sidney Govou - Lyon - €3.8m
8 - Karim Benzema - Lyon - €3.7m
9 - Gregory Coupet - Lyon - €3.6m
10 - Mario Yepes -PSG - Lyon - €3.4m
11 - Fred - Lyon - €3.2m
12 - Kader Keita - Lyon - €3,1M€
13 - Johan Micoud - Bordeaux - €3m
14 - Jeremy Toulalan - Lyon - €2.5m
15 - Sebastien Squillaci - Lyon - €2.5m
16 - Jean-Alain Boumsong - Lyon - €2.5m
17 - Kim Kallstrom - Lyon - €2,5M€
18 - Lucas Bernardi - Monaco - €2.4m
19 - Gael Givet - Marsilya - €2.3Mm
20 - Anthony Reveillere - Lyon - €2.2m

7 Genç Yıldız

La Gazzetta'dan sezonun en iyi 7 genç yıldızı. En büyükleri Ryan Babel 21 yaşında. Ufaklık ise 17 yaşındaki Bojan. 7 gençten 4'ü takımlarında direkt 11 giyiyor. Walcott, Babel ve Pato daha o çizgiyi yakalayamadılar. Ronaldinho ve Messi'nin sakatlığı Bojan'ın önünü açtı Barça'da. Aguero bu 7'linin kesinlikle en iyisi. Ivan Rakitic, Lincoln'un veliahtı olarak geldi, 20 yaşında bir yıldız adayı için Bundesliga performansı iyiden öte. Pato sezon ortasında oynamaya başladı. Theo Walcott'un Liverpool maçındaki 60 metre topla deparı ve asisti ne olduğuna dair bir belge. Ryan Babel, Arsenal karşısında turu getiren adamdı. Benzema ise bence bu grubun Aguero'dan sonra en iyisi. Tabii farklı mevkilerdeki bu gençler için bu en iyi yargısı ne kadar doğru olursa.
La Gazzetta'ya göre kim kime benziyor peki? : Aguero, Messi'ye (alakası yok) ; Babel, Henry'e (bence Anelka); Benzema, Trezeguet'ye (olabilir), Bojan, Butragueono'ya (buna ok) ; Pato Careca'ya (çeyrek asır oldu, yorumsuz); Rakitic, Boban'a (40 fırın ekmek yemesi lazım), Walcott, Owen'a (sonu benzemesin).
Yorumlarda Mondo Trasho der ki: "bu ne biçim iş? gazete rakitiç yerine søren larsen fotoğrafını yayınlamış! olmamış! " Vallahi tebrikler, bitirdin La Gazzetta'yı...

11 Stoichkov

Camp Nou'da Barça 0-1'in rövanşında 1-0 ile turu geçerken tribünlerden bir pankart: 11 Stoichkov'a ihtiyacımız var. Eto'o sen ne edersin? Vefa İstanbul'da, futbolda değil...

UEFA'ya Son 4

UEFA Kupası'nda çeyrek final rövanş maçları. Zenit, Bayer Leverkusen'i deplasmanda 4'lemişti. Rövanş maçı angarya. Fiorentina bir önceki turu deplasmanda penaltılarla geçti. PSV ile sahasında ilk maç 1-1. Bence tur yine ortada. Getafe son dakikada Bayern Munih'i deplasmanda vurmuştu. 1-1'in rövanşında ilk turdan beri tüm dünyanın favorisi Bayern Munich saldıracak. Bu tur da ortada. Sporting Lizbon, Glasgow'dan 0-0 ile döndü. Rangers buradan yarı finali çıkartırsa gecenin sürprizi olur. Naklen yayına rastlamadım. Varsa yorumlarda görürüz zaten...

Asi Es El Amor

Kevin Keegan

9 Nisan 2008

İngiliz Duvarı

0-2'in rövanşını izlemek için ilk sebep ne olabilir? Cristiano Ronaldo. Rooney ile birlikte yedek kulübesindeler. 4 arkadaş seyrediyoruz maçı, hepimiz Roma'lı olduk santrada. Alex Ferguson'un 2 yıldızını dinlendirmesi elbette ki kendi açısından mantıklıdır da bizim gibi akşam United-Roma maçını bekleyen futbolsever için başlatma şimdi Sir'dir hani. Bu kibiri ancak Roma'nın 2 golü yok ederdi ama olmadı. De Rossi penaltıyı Manchester City'nin stadına attı. Vucinic, iki stoper arasında eridi gitti. İlk maç sonrasındaki istatistik şuydu: bu maça kadar İngiliz takımları 37 maçta 15 gol yemişlerdi.(Liverpool-Arsenal hariç) Şampiyonlar Ligi'nde ve İtalyan takımlarıyla oynadıları 7 maçın 6'sında kalelerinde gol görmemişlerdi. 4 İtalyan takımının turnuvada attığı gol sayısı 46 ama iş İngilizlere gelince sökmedi elbette. 2.5 maçta bir gol yiyen İngilizler bu eşleşmede 180 dakikayı yine yemeden geçtiler. Capello'nun milli takımlarına defans yapmayı öğretmeye gittiği ülke için ne büyük paradoks! Vesselam formalite gibi görünse de güzel maçtı. Tek anlamadığım Ertem Şener'in Alex Ferguson'u görünce futbol aklımıza geliyor repliğiydi. Bizim futbol aklımızdan hiç çıkmıyor ki! Yarı finalde Ada'ya karşı kıtanın bayrağı Barcelona'da. Ronaldinho varken de yoktu, şimdi toptan yok. Messi bu yarı final maçlarına yetişirse belki. Lakin bütün sezon seyrettiğimiz Barça defansı, Old Trafford'da Katalanlara ekran başında kurdeşen döktürür...
Video: Manchester United:1 Roma:0

Kuryeyle Mi?

"25 milyon Euro'ya Barça'ya Alves'in ancak kramponlarını yollarım"
"Por 25 millones, al Barça le doy las botas de Alves"
Jose Maria del Nido-Sevilla Başkanı

11

Milan Design Week 2008 'de 16-21 Nisan tarihleri arasında sergilenecek bu langırt. Adı: 11. Tasarım güzel ama görüntüsü bakınca ancak Abramovich'e satarlar gibime geliyor. Detayı burada...

Moskova'da Amerikan Sermayesi

Şampiyonlar Ligi'nde son iki yarı finalist belli gibi. Formalite maçları mı olacak gecenin sonunda anlayacağız. İki evsahibi de ilk maçı deplasmanda kazandı. Man United-Barça yarı final eşlemesinde Ronaldinho yok. Messi çok zor. Moskova'da kırmızı final demiştim: Man. United-Liverpool. Amerikan sermayesinin satın aldığı 2 İngiliz kulübü Moskova'da final oynayabilir. Hey tarih sen nelere kadirsin. Bir zamanlar soğuk savaş vardı ne oldu ona? (Muhtemel kadroları Corriere dello Sport'tan aldım, Barça'da 2 kere Bojan yazmışlar, Inıesta olmalı orta saha)

Kol Telefonu


İstediğimiz bu değil miydi? Cepte değil kolda taşı. 1.3 dokunmatik ekran, 240 saat standby, 300 dakika konuşma, 1gb hafıza, mp3 player, 4 band GSM, Van der Led WM2. Fiyatı 300 Euro. 14 Nisan'da bu sitede satışa çıkıyor... Ne diyeceğiz şimdi buna. Kol telefonu mu?

Barras Bravas'lar Dışarı

İtalya'da tribünlere verilen cezanın bir örneği de Arjantin'den çıktı. Inter'e Napoli maçında ırkçı tezahüratlar yüzünden kapama cezası sadece Curva Nord tribününe uygulanmış, San Siro'da diğer 3 tribün taraftara açık kalmıştı. Arjantin'de ise River Plate taraftarı, Velez Stadı'ndaki Arsenal deplasmanında kendi iç hesaplaşmaları yüzünden birbirine girmişti. Barras Bravas'lar 2 maç ceza aldı. El Monumental'de kale arkası tribüne 2 maçlığına boş kalacak. Kararın metnindeki şu ayrıntı önemli: "River Plate sempatizanlarını mağdur etmemek amacıyla". Türkiye'de stad kapatmalarda bu dikkate alınmalı...

Aris-Iraklis

Yok Böyle Bir Gol

Macaristan'da kupa yarı final 2. maçı. Debrecen ilk maçı deplasmanda 2-1 kaybetmiş. İkinci maçta Fehervar önünde 2-1 öndeler, maç uzatmaya gidecek, 87. dakikada penaltı kazanıyorlar. Debrecen'in penaltısını Fehervar kalecisi çıkartıyor köşeden, dönen topa Pavol Durica vuruyor ve 3-1 ile Debrecen finale yükseliyor. Evet buraya kadar ne var ki? Pavul Durica, Debrecen forması giyse bir sorun yok elbette ama Durica, Fehervar'ın oyuncusu ve kendi kalesine yolluyor topu. Kendi kalesine gol atan çok futbolcu gördük ama, böylesini görmemiştim. Ercan Taner seslendirse "yok böyle bir gol" derdi galiba... (eski hikayeymiş bu ben yeni gördüm)
Video: Debrecen/Fehervar

Dün Gece

Fenerbahçe 11'i tahmin ettiğim gibiydi. Zico, Kayseri maçının 2. yarısında biraz da maçı çevirebilmek adına işaret etmişti bunu. Demek ki kafasında Londra'da ilk yarı golü yeriz vardı. Ertem Şener bunu hep yapıyor. Bir futbol maçına şehitlerin selamını getirmek ne demektir? Canım sıkılıyor bu şovenizmden. Fenerbahçe defansı mükemmel oynadı, Maldonado'nun kapasitesi işte bu kadar. Bu basit oynuyor yorumlarından bugüne kadar nemalanmıştı ama takke düştü kel göründü diyeceğim adam at kuyruklu. Deivid, Avrupa'nın hiçbir takımında bu kadar taktik serbestlik içinde oynayamaz. Halı sahada rakip kale önünde bekleyen göbekli abi kontenjanından sahada. Ne kanadı umrunda, ne boşalttığı alan. Coca Cola Kazım attığı golün etkisiyle onbirde yer buldu ama arkasındaki Gökhan'ı o da öksüz bıraktı. Aurelio'nun bir standartı var, ne eksik ne fazla işte. Gol vuruşu için asist alamayan santrforun -Semih- neyini eleştireceksin? Alex, Makelele prangasından yine kurtulamadı. Kendi sahasından top çıkartan bunu da yan pas olarak kullanan Alex'den hayır gelmezdi elbet. Chelsea, bütün sezon bu kupada İngilizlerin yaptığı en iyi şeyi yaptı. Defans. Bu tura kadar İngiliz takımları kalelerinde 0.5 gol ortalamasıyla gelmişlerdi çeyrek finale. Bu ortalamayı ancak iki İngiliz'in maçı bozdu işte (Liverpool-Arsenal). Dakika 78'di. Chelsea'nin kaleye attığı şut 8. Fenerbahçe'nin 0. Sonrasında Gökhan ve Kazım ile iki kez yoklayabildiler. 3. kaleci için ziyadesiyle iyi bir performanstı Hilario'nun ki. Zico ilk değişikliği Kazım-Uğur ile yapsa; ardından Kezman-Semih'e dönmek için Maldonado'yu çıkarsa bence daha makul olurdu. Can Arat şanslı çocuk.Taraftarın tur+bilet 1000 euro verip izlediği maçı ilk sıradan bedava seyrediyor. İlhan Parlak da ondan farklı değil. Drogba'nın bileğinde kırmızı ip. Kabalacı olmuş arkadaş. Malouda gibi bir adamın kenarda beklediği, Fransız milli takım santfronunun kenarda sadece ısındığı bir takımdan bahsediyoruz. 3. kez Chelsea-Liverpool eşleşmesi var gelecek programda ve sanki kızıl Moskova yekten kırmızı olacak final gününde...

8 Nisan 2008

Boş Adamlar

Ortada bir tahmin var. Önce parametreleri yazmak lazım: FIFA sıralaması, bahis şirketlerinin verdiği oranlar, futbolcuların yıllık kazançları, ülkedeki yıllık bira tüketimi (ne alakaysa), futbolcuların bonservis bedelleri. Bunları almışlar artık çarpmış, bölmüş, kare kökünü almışlar. Yapan Avusturya'lı Raiffeisen Zentralbank'ın analistleri ve "Euro 2008'i kim kazanacak?" diye bir rapor koymuşlar müdürlerinin önüne. Ben olsam direkt kovardım bunları. Efendim, kupayı Çekler alacakmış, penaltılarla İspanya'yı devireceklermiş finalde. Çekler, Rosicky de olsa sürprizde tutuyordum ama şimdi çok zor diyorum. İspanya'nın bahtı karadır, finalde penaltıyla kaybederse şaşırmam. Yarı finale İtalya ve Almanya gelecekmiş. Almanların yarı finale geleceğini tahmin etmek için analist olmaya gerek yok ki! Polonya, Rusya, Portekiz ve Hollanda da gruplardan çıkacakmış. Bizi kafadan eve yollamış Avusturyalı bankacılar. Kardeşim koysana o parametreye rakıyı, mangalı, kavunu, beyaz peyniri, görelim biz de çeyrek finali. Fransızlara karşı da bir gıcıklıkları söz konusu. Onlar da bira tüketiminden sınıfta kalmıştır kesin. Bağlayalım konuyu; bankacı milleti -alınganlık olmasın(!) en azından Avusturyalı olanları- futboldan anlamıyor, gitsin ters repo yapsınlar. O da neyse işte!...

Ti Ricordo Ancora

E ti ricordo ancora
le braghe corte di tuo fratello e le gambe viola
tua mamma stanca costretta a farti un po' da padre
me la ricordo ancora tutta bianca.
E ti ricordo ancora
l'ingenuita' la tua tenerezza disarmante
eri un omino ma dentro avevi un cuore grande
che batteva forte un po' per me.
E ti ricordo ancora
dimmi che non e' cambiato niente da allora
chissa' se parli ancora agli animali
se ti commuovi davanti a un film.
E ti ricordo ancora
nei pomeriggi di primavera al doposcuola
tu mi parlavi di una colonia sopra il mare
vienimi a trovare che si sta bene.
E ti ricordo ancora
quando scoprirono che mi accarezzavi piano
e mi ricordo che mi tremavano le mani
ed un maestro antico che non capiva.
E ti ricordo ancora
dimmi che non e' cambiato niente da allora
chissa' se parli ancora agli animali
se ti commuovi davanti a un film

Maldonado Gömülü Oynarsa

Fenerbahçe 11'i dışındaki 3 muhtemel onbir İtalyanlardan. Fenerbahçe 11'i benim tahminim. Deivid'i sol içe çekip; Kazım sağda başlayacak fikri verdi bana Zico Kayseri maçının ikinci yarısında. Roberto Carlos'un en az 2 haftaya ihtiyacı var. Uğur Boral da 10 gün formda kalabildi sadece. Vederson alternatifsiz. Kilit adam Maldonado,(edit: adam grip olmuş, Selçuk oynayacak diyorlar) iki stoperle arasına en az 10 metre koymayıp, gömülü oynarsa Chelsea set hücum yapar bütün maç. Bu maçta da Kezman onbirde başlarsa Zico'nun batıl inançları adlı eserimi yayınlayacağım artık. Chelsea'de İtalyanlar Essien yazmışlar sağ beke ama ben Ferreira oynar derim. Liverpool'u finalde görmekten bıktım. Arsenal'in yarı finale çıkmasını diliyorum.
Liverpool-Arsenal ( 1-1)
LIVERPOOL (4-2-3-1): Reina; Arbeloa, Carragher, Skrtel, Fabio Aurelio; Mascherano, Xabi Alonso; Kuyt, Gerrard, Babel; Fernando Torres.
ARSENAL (4-4-1-1): Almunia; Toure, Gallas, Senderos, Clichy; Eboue, Fabregas, Flamini, Diaby; Hleb; Adebayor.
Hakem: Frojfeldt (İsveç)
Chelsea-Fenerbahçe(1-2)
CHELSEA (4-3-3): Cudicini; Essien, Carvalho, Terry, Ashley Cole; Ballack, Makelele, Lampard; Joe Cole, Drogba, Kalou.
FENERBAHCE (4-4-1-1): Volkan; Gokhan, Lugano, Edu, Vederson; Deivid, Maldonado, Marco Aurelio, Kazım; Alex; Semih.
Hakem: Fandel (Almanya)