4 Temmuz 2008

Coupet-Vargas-Dossena...

O.Lyon'dan ayrıldığını açıklayınca Atletico Madrid kendisini boşta sanıp Madrid'e çağırmıştı. Bonservis ödemeleri gerektiğini öğrenince geri yolladılar ve beklemeye geçtiler ama O.Lyon beleşe olmaz deyince 1.5 milyon euro vermek zorunda kaldılar. Gregory Coupet 35 yaşında yurtdışına transfer yaptı böylece. 15 yıllık Fransa 1. Ligi kariyerinde 4 sezon St. Etienne 11 sezon da O.Lyon kalesini korudu. 7'de 7 şampiyonluğun Juninho ile birlikte temelini oluşturan adamdır. Atletico Madrid, Milan'dan kiraladığı Abbiati geri dönünce bence iyi bir seçim yaptı. Euro 2008'de kötüydü ama Coupet gibi kaleciyle Şampiyonlar Ligi'ne gözü kapalı gider her takım. 3 önemli transfer daha var. Liverpool, Riise'nin açığını kapatmak için Udinese'den Dossena'yı kadrosuna kattı. 9 milyon euro ödediler İtalyanlara. Fiorentina ise bombayı patlattı. Catania'dan Vargas'ı aldılar. Ajax da bir yıldız adayını daha sektirmedi. Heerenveen'den Miralem Sulejmani için 16.5 milyon euro ödediler.

Aurelio #3

Estadio Deportivo

Juventus 2008-2009

Free Kick Masters

2004 yılında Zidane'ın da olduğu frikik yarışmasında Uğur Yıldırım 1. olmuştu Marbella'da. Free Kick Masters organizasyonu 4 yıl sonra bir kez daha yapılıyor. Bu kez Houston'da. Reliant Stadyum'da. Pazar (6 Temmuz) sabahı 03:00'de ve NTV Spor naklen yayınlayacak.Bu kadar yıldızı tatil zamanı aynı günde bir araya getirebiliyorlarsa helal olsun vallahi. Listede Kewell da var, Mondragon da... Yarışmanın kuralları bu linkte

Ronaldinho Gaucho Rafael Marquez Alessandro Del Piero Lionel Messi Fernando Torres
Jared Borgetti Robert Pires Dwayne De Rosario Subait Khater Fayel Sun Xiang Sun Ji
Javier Portillo Eddie Lewis Harry Kewell Dmitri Loskov Brad Davis Segundo Castillo Jozy Altidore Juninho Pernambucano Luis Fabiano Martin Palermo Shen Si Sulley Muntari Julio Baptista
Kaleciler
Kasey Keller Vojislav Dragovic Francesco Toldo David James Faryd Ali Mondragon

İki İbrahim Arası Terlik

Terlik meselesi önemlidir Türk futbolunda. Takım içindeki disiplinin göstergesi bir objedir bu terlik ve bugün Beşiktaş'ın 2 kaptanının İstanbul'a dönmüş olmasının sebebi de. İbrahim Toroman Avusturya'daki kampta yemeğe terlikle gelince, İbrahim Üzülmez önce uyarmış sonra da tekme tokat birbirlerine girmişler. Uzun kamp dönemlerinde futbolcuların bırakın antrenmanları yemekte giyecekleri bile önceden bellidir. Takım kaptanı bu işi organize eder. Anadolu takımlarında terlik yasağı olmadığını kış döneminde Antalya'da yapılan kamplardan biliyorum. Ayakta terlik, elde çay bardağı salına salına yürürler lobide bu takımın futbolcuları. 3 büyüklerde durum biraz farklıdır. Fenerbahçe'de böyle bir yasak var mı; bilgim yok ama Galatasaray'da en az 10 yıldır bu yasak kesinlikle uygulanır. Otel içinde, yemeklerde spor ayakkabı mecburidir. Galatasaray Kewell'ı, Fenerbahçe Aragones'i getirirken Beşiktaş terlik yüzünden iki kaptanını kamptan yolladı. Komik olan ise bu karar değil; Sinan Engin. Bu olayı gazetesinde haber yapan muhabir kaynağını açıklayana kadar antrenmanlara alınmayacak demiş; yani saçmalamış. Gazetecinin haberi doğru; artı kaynağını açıklamak zorunda değil. İki İbrahim 2 yıldır küsse; takım menajeri iki kaptan arasındaki sorunu çözemiyorsa Beşiktaş Sinan Engin'in Avusturya kampındaki varlığını sorgulamalı. Sinan Engin bu aylarda genelde Bodrum'da gölgelik bir yerde yan yatıp; meyve tabağından beslenirdi.

3 Temmuz 2008

Aurelio Real Betis'de?

Marca'ya göre bu iş bitti. Aragones transferinde İspanyol medyasını ters köşeye yatıran gazete bu kez Aurelio'nun kesin olarak Real Betis ile anlaştığını yazdı. Açıklama ilk olarak Radio Marca'da yer aldı. Transferin detayı olarak tek bilgi Real Betis başkanı Lopera'nın Aurelio'ya ödeyeceği 1 milyon euro'yu 3 taksitte vermek istediği ancak karşı tarafın ısrarıyla tek seferde ödeme yapmaya yanaşması. Evet sadece 1 milyon euro! Gazete Everton'dan teklif alan Aurelio'nun La Liga'da oynamak istediğini ve bu yüzden Real Betis'e evet dediğini de yazmış. İmzayı da görmek lazım ya da formalı fotoğrafı ama...

Harry Kewell Galatasaray'da

Bu tam ters köşe bir transfer oldu. Harry Kewell'in adı Galatasaray ile hiç anılmamıştı, iyi saklamışlar transferi. Adnan Sezgin kaleci için İngiltere'ye gitti derken hesapta bu transfer de varmış demek ki. Geçen hafta Riise transferinde Kewell'ın da Roma'ya gideceği yazılıyordu. Mancini'nin fiyatını düşmemesi için Roma işi ağırdan aldı ve... 8 yıl önce Leeds'de yarı finalde kırmızı kart gören Emre Fenerbahçe'ye; Leeds'den oyundan atılan Kewell ise Galatasaray'a imza attı. Sakatlık kelimesi ve adı son yıllarda aynı cümlelerde çok geçti. İlk akla gelen tabii sol kanada alınan Kewell'ın kahve falında Arda'ya 3 vakte kadar yol olup olmadığı? Herşey bir kenara Türkiye'ye adam gibi orta kesen bir kanat oyuncusu geliyor...

Baba&Oğul

Milan'dan Chelsea'ya giderken çocuğunun eğitimini öne sürmüştü sebep olarak Shevchenko. İngilizce öğrenmesini istiyorum demişti. Pek mantıklı bir sebep değildi tabii. Fotoğraf harika. Sheva için Sampdoria'ya gelecek yazıyorlar, olacak bir transfer değil bence. Milan'da ise taraftar isyanda. Zambrotta ve Flamini transferleri kesmemiş onları. Berlusconi'ye kulübü sat kampanyası başlattılar. Berlusconi'nin holdingi uzun zamandır musluğu kapatmıştı Milan'a. Mourinho'nun Inter'e gelmesi iyice asap bozucu tabii.

Dağlara Taşlara Vurdu

Sözkonusu UEFA Kupası ön eleme maçları olunca stad kriterleri vs. hak getire tabii. Manchester City ön elemede Faroe Adaları'ndan EB/Streymur ile eşleşti. Maçın oynanacağı stad budur(!). Adı Vio Margair. Bin kişilik kapasiteye sahipmiş ama görünürde tribün falan yok, saha kenarına dizilmekten bahsediyorlar galiba. Spikerin "dağlara taşlara vurdu" demesi için daha güzel bir stad olabilir mi? Manchester City, Cska Moskova'dan Jo'ya 27 milyon euro ödemiş bu arada. Sezonun en büyük kazık listesinde bir numaraya yazıyorum. Şimdilik tabii..

Zevk Meselesi

7'sinde neyse 70'inde de o mu demek lazım şimdi? Comanchero Henry idi bir zamanlar. Değişen birşey yok. Tişört bir yere kadar da; o ayakkabıların hali nedir be abicim! Fransız adamsın; hani nerede gusto desem ne yazar siz renkler ve zevkler tartışılmaz dersiniz. Nike ve Barcelona onu yeni sezon forma lansmanında kullanmadı. Barselona medyası bu kararı "abbas yolcu" olarak yorumluyor. Foto New York Soho'dan...

2 x Mariano

Estudiantes kalesinde iki Mariano var. Mariano Andujar ve Mariano Barbosa. Andujar 25, Barbosa 24 yaşında. Barbosa Arjantin U20'de oynarken büyük kaleci olacak deniyordu. Villarreal'e gitti ve geri döndü. Mariano Andujar'ın ise bu transfer döneminde İngiltere ya da İtalya'ya gelmesi bekleniyor. Barbosa ise kaleyi devralacak. Bonservisi sadece 1.5 milyon dolar.

Marco Aurelio

Bayram Tutumlu'nun Aurelio'yu pazarlama turları devam ediyor. Valencia ile başlayan Villarreal ile devam eden turda sırada Real Betis var. Tutumlu'nun talep ettiği yıllık ücret Real Betis'e fazla gelmiş. Aurelio ise sessiz kalmaya devam ediyor. İspanyollara göre transfer yattı ve devrede Everton var. Appiah'ın olmadığı, müzmin sakat Emre'nin geldiği Fenerbahçe orta sahasında Aurelio'nun varlığı ve yokluğu bence sezonunun kaderini çizer. Giderse Marco Aurelio; kalırsa Mehmet Aurelio...

2 Temmuz 2008

Arjantin Apertura 2008

Arjantin'de Apertura Ligi 8 Ağustos'ta başlıyor. 14 Aralık'ta sona erecek. Boca-River'da ilk maç River Plate'in sahasında, 10. hafta/ 19 Ekim'de. Geçen sezon derbiyle başlayan naklen yayınlar NTV ve NTV Spor'da inşallah bu sezon da devam eder...
1. Hafta
San Martin de Tucuman - Huracan
Racing - Lanus
Gimnasia y Esgrima La Plata - Newell's Old Boys de Rosario
Boca - Gimnasia y Esgrima de Jujuy
Colon de Santa Fe - River Plate
Rosario Central - Estudiantes de La Plata
Banfield - Godoy Cruz de Mendoza
San Lorenzo de Almagro - Tigre
Arsenal de Sarandí - Argentinos Juniors
Velez Sarsfield - Independiente
Arjantin Apertura 2008 Fikstür

1 Temmuz 2008

Euro 2008: Teknik Direktörler

Euro 2008'deki 16 teknik direktörün büyük bir çoğunluğu formsuz, renksiz ve sıradandı. Başarısız kabul ettiklerimi iki gruba ayırıyorum. İlk grup ellerindeki çok kaliteli ve derin kadrolara rağmen sınıfta kalanlar. İkinci grup ise imkanlar dahilinde turnuvaya hiçbir şey katmadan evine dönenler. Fransa'yı sıradan, gri bir takım haline getiren Domenech, 2006 finaline rağmen bu takıma keyif veren futbolu oynatamadı yıllardır. Onunla yarışan ise İtalya'da Donadoni oldu. Toni'nin üzerine kurulu oyun düzeni dışında hiçbir alternatifi olmayan Donadoni eve döner dönmez yazlığına yollandı zaten. Sezonun en iyi oyuncusu Cristiano Ronaldo'lu kadroyu ileri uçta Nuno Gomes'e mahkum eden ve savunmayı oturtamayan Scolari de elindeki potansiyeli değerlendiremeyen ve Chelsea ile anlaşmasını turnuva içinde açıklayarak takımın havasını bozan isim oldu. Grup maçlarında kupayı alır dedirten futbolu oynatan Van Basten, iyi teknik adamlar savunmacılardan çıkar diyenleri haklı çıkardı. 3 hat arasındaki kalite farkı ve ofsayt taktiğini bile uygulamayan tandemiyle yere serildi. Ajax'da işi hazır olduğundan pek de umurunda değildi ya. 2004'de kurduğu sistemin temelini yeni jenerasyona aktaramayan ve yaşlı kadroyla idare etme tembelliğine kaçan Otto Rehagel de kötüler arasındaydı. Son şampiyonun suratına 3 mağlubiyet çarptılar ki bu bile gitmesi için yeterdi Lakin komşu daha iyisini bulamayız deyip sözleşmesini yeniledi. İmkanları dahilinde vasat takılanların başında Karel Bruckner ve İsveçre'in hocası Kobi Kuhn var. Geçmişte iyi işler yapmışlardı ama turnuva sonunda işi bırakacaklarından mıdır nedir takımlarına hiç katkı yapamadan eve döndüler. İsveç'in hocası Lagerbach de İbrahimovic atarsa kazanırız taktiğinden öteye gidemedi turnuvada. Elemelerdeki Polonya ile finallerinde Polonya arasındaki fark dağlar kadar. Leo Beenhakker de ismi var kendisi yoku oynadı Euro 2008'de. Romanya'da Piturca da 3 maçta da oyunu değiştirebilecek tek hamle yapmadı. 16 takım arasında fasulye kabul edilen Avusturya grupta son maçına çeyrek final ümidiyle çıktıysa takımı iyi motive erden Josef Hickersberger'i iyiler arasına yazmak lazım. Grup maçlarında Gomez'de ısrar edip Hırvatlardan tokat yiyen Löw çeyrek finalde hatasından döndü ama şansı kötü bir Portekiz ile oynamasıydı. Finale kadar çıkmasına rağmen Löw hiç de öyle büyük bir kulüp çalıştıracak çapta görünmedi. Yılmaz Vural'ın kenarda ne yapsa kendine yakıştırıyor modeli Bilic takımına iyi futbol oynattı. Bizi gözünde fazla büyütmüştü, korkak oynayınca futbol tanrıları affetmedi. 3 numarada benim adayım Fatih Terim. 23 kişilik kadroyu eleştirdim, ilk onbirlere çoğu zaman anlam veremedim ama biz bu turnuvada iz bıraktıysak hakkını teslim etmek lazım. 2 numarada Guus Hiddink, elinde kendi memleketinin takımı olsaydı bence finale çıkardı. Rusya'nın yarısı vasat onbirine 2 maçta oynattığı futbolla fark yaratan hoca olduğunu bir kez daha kanıtladı. 1 numarada Aragones var. Bu orta saha kimde olsa başarılı olur da denilebilir ama önemli olan elindeki 23 kişilik kadroyu 6 maçlık trafikte maksimum performansla kullanabilmek. Aragones, iki Rusya maçında "rakip nasıl kilitlenir"in dersini verdi. Finalde de herkese "hak eden kazandı" dedirtti. Ben teknik adamlar adına bu turnuvada maalesef "hücum futbolu kazandı" sonucu çıkartamadım. Soyunma odasında takım olmayı başaran, kaleciden forvetine kadar 4 hattında da dengeli olan, rakibin hücum silahlarını bloke edebilecek kadar taktik çalışan, rotasyonu iyi uygulayan ve şuursuzca saldırmak yerine rakibi nakavt eden hamleyi düşünebilen teknik adamlık kazandı bu turnuvada. Hücum futbolu ne ola ki!...

Halil Lahmacun

Kadıköy Çarşı'da dolanıyoruz oğlumla. Halil Lahmacun'a oturduk, siparişi verdim, tavsiye ederim şiddetle. Lakin bu sıcaklarda tekle yetinmek gerekiyor. Telefon çaldı. Beşiktaşlı bir dostum: "Kurtulamadık" dedi. Aklım lahmacunda. Nerden dedim? "Nerden değil kimden? "Terim sözleşme yenilemiş, Ertuğrul Sağlam gelir diyordun. Olmadı işte". "Hayırlı olsun" dedim, Runje Runje tezahüratıyla kapattık zaten lahmacunlar geldi... Kadıköy Çarşısı'nı uzun uzun anlatmak lazım. Halil Lahmacun ile başlamış olayım. Lahmacun ve peynirli pide dışında birşey satmazlar. Paket yaptırmadan hemen fırından çıkan çıtırı yemek lazım. Antep'te İmam Çağdaş'ın lahmacunu bir kenara; bu şehirde üstüne yoktur. Dönelim futbola, bu beklemediğim bir haberdi. Fatih Terim'in hangi kulüp olursa olsun Avrupa'ya gideceğini sanıyordum. Yanıldım. 2012'ye kadar kontratı uzatılmış. Pizzacıya otursak Fatih Terim Napoli'ye mi giderdi acaba dedim Raul'a. Ne anlayacak çocuk; "ben Spiderman kostümü istiyorum" dedi.

Adebisi&Iuliano

8 yıl Juventus'ta oyna, 4 şampiyonluk, 3 Süper Kupa, 1 Kıtalararası, 1 UEFA Super Kupa kazan sonra git kariyerinin sonunda kokaine bat. Mark Iuliano güzelim kariyerini lekeledi. Ravenna forması giyiyordu geçen sezon Serie B'de. Ligin son haftasındaki kontrolde yakalanmış. Kimden aldı acaba? Simon Adebisi'den mi? ( Dexter'ın ardından bir haftada 4 sezon OZ. İki sezon kaldı geriye, yeni dizi tavsiyeleri itinayla dinlenir.)

9 Yıl Sonra Yine MTK

Şampiyonlar Ligi 2. ön elemede Fenerbahçe'nin rakibi MTK. Kurada 3. tur ön elemesi oynamayan ve seri başı olmayan iki takım vardı: Beitar Jerusalem ve MTK. Son 3 eşleşmeye kadar da bu takımlar potta kaldılar. Futbol eski defterleri açtırmayı sever derim hep. 9 yıl önce Rıdvan Dilmen'in teknik direktörlük kariyerine noktalı virgülü; belki de 3 noktayı koyan MTK yine rakip oldu Fenerbahçe'ye. Köprünün altından çok sular aktı bu 9 yılda. Sıradan bir hesap kesme olur... İlk maç Kadıköy'de. Birkaç aydır bizim medyada bir "Macar medyası ne dedi?modası var. Nereden çıktı bilmiyorum ama Macar medyasının milli takım, türk futbolu hakkında yazdıkları son zamanlarda pek değerli oldu. "Bize ne kardeşim Macar medyasından"diyordum her ilgili haberi gördüğümde. Kimse artık o vatandaş; soluk almadan haber geçiyordu. Buyrun işte Macar takımı, artık dağ taş Macar medyası olur...

Düşük Profil

Bazı futbolcuların kişisel tercihidir, medya karşısında düşük profil çizerler. Reklamları yoktur, az röportaj verirler, takımın başarısında büyük pay sahibidirler ama hep başkaları konuşulur. İşler kötü gittiğinde işe yarar bu düşük profil tercihi. Kılıçlar hep parlak yıldızlara saplanır. Xavi işte; kim derdi ki Euro 2008'in en iyisi o olacak diye? Barça'da yıllardır oynadığını oynadı bu turnuvada. Düşük profil deyince aklıma Aurelio ve Mehmet Topal gelir, topu onlar oynadı medya Emre ve Tümer'i yazdı çizdi... Kulüplerinde de milli takımda da...

Pablo Ledesma

Bu ay Güney Amerika'da çok topçu valiz yapıyor, yolları uzun. Biri de Pablo Ledesma. Lazio'ya gidiyor haberlerine Catania son noktayı koydu ve transferi bitirdi. Catania için büyük transfer. Ledesma 24 yaşında, Boca orta sahasında iyi işler yaptı, milli takıma kadar çıktı.

Eve Dönüş


30 Haziran 2008

The Kid

İspanya'ya kupayı getiren golü atan Fernando Torres'in Atletico Madrid altyapısında oynarken Milan'a 4 attıkları maçın görüntülerini bulmuş çıkarmış La Gazzetta dello Sport. Sene 1996, Torres 12 yaşında. Atletico Madrid yedişer kişilik takımların 20'şer dakikadan iki devre oynadığı maçta Milan'ı 4-0 mağlup etmiş. İki gol Torres'den.

Macarena

Deco Chelsea'de #2

Blog arşivinden baktım. 13 Haziran'da yazıp tartışmışız Deco Chelsea'de başlığını. Transfer 17 gün sonra resmileşti. Bu transfer döneminde rakamların ayarı yok demiştim. İşte bir örnek daha. 10 milyon euro ödeyecek Chelsea Barcelona'ya. Bu biraz da Barça'nın gözden çıkarmasından dolayı düşen bir fiyat olmalı. Euro 2008'de bence Portekiz'in en iyisiydi. Chelsea, Portekiz milli takımını toptan alsa da herkes rahatlasa. Önce Bosingwa ardından Scolari şimdi de Deco. Lampard Inter'de diye başlık atan sitelerde var memlekette. Lampard İtalya'da tatilde sadece. Deco'nun gelmesi tetikleyecektir bu transferi. Okuduğumda inanamadığım haber ise Arsen Wenger'in Adebayor'un gitmesi halinde Obafemi Martins'e talip olması. Fransız kısa devre yaptı galiba... Vieri taraftarın protestosuna rağmen Atalanta'ya döndü. Görüldüğü üzere keyfi yerinde. De Rossi Roma ile sözleşme yeniledi ve 7.2 milyon euro/yıllık kaptı. Mista ise Atletico Madrid'den kaçıp Deportivo La Coruna'ya imzayı attı...

Yuh

Euro 2008'de -gözden kaçmadıydsa eğer- tek ceza alan ülke Hırvatistan. Bizimle oynadıkları bir maçta açtıkları pankart ve ırkçı tezahürat yüzünden. UEFA 12 bin euro ceza vermiş. Ne pankarttan haberim var ne de tezahürattan. Almanya'da yanyana mahallelerde oturan, fabrikalarda aynı tezgahta çalışan iki ülkenin insanlarıyız; en azından öyle diyorlardı ekranlarda. İki dirhem sempatim vardı bu takıma o da yok oldu gitti... Müsadenizle siz kimsiniz lan deyip kapatıyorum postu...

Euro 2008: Resmi En İyi 23

UEFA'nın seçtiği en iyi 23. İki Alman bence haketmiyor bu kadroda yer almayı. Ballack ve Lahm. Biri çirkefti, Portekiz maçında rakibi itti, penaltı aldı, diğeri savunmada dağıldı. Arda yok kadroda, Semih de, Ramos da, Corluka da... Xavi turnuvanın en iyi oyuncusu seçilmiş. Benim oyum İspanya'nın iki stoperine turnuva boyunca plaja gönderen Marcos Senna'ya...

Kaleci: Gianluigi Buffon (Italia), Iker Casillas (Spagna), Edwin van der Sar (Olanda).
Defans: Bosingwa (Portogallo), Philipp Lahm (Germania), Carlos Marchena (Spagna), Pepe (Portogallo), Carles Puyol (Spagna), Yuri Zhirkov (Russia).
Orta Saha: Hamit Altıntop (Turchia), Luka Modric (Croazia), Marcos Senna (Spagna), Xavi Hernandez (Spagna), Konstantin Zyryanov (Russia), Michael Ballack (Germania), Cesc Fabregas (Spagna), Andres Iniesta (Spagna), Lukas Podolski (Germania), Wesley Sneijder (Olanda).
Forvet: Andrei Arshavin (Russia), Roman Pavlyuchenko (Russia), Fernando Torres (Spagna), David Villa (Spagna).

Euro 2008 En İyi 11?

En iyi 11? Zordur bunu yapmak. Stoperlerde zorlandım. Tereddüt etmediklerim Casillas, Sergio Ramos, Zhirkov ve Senna-Xavi-Iniesta oldu. Hamit yerine belki Modric olabilirdi. David Villa iyi başladı, sonuna getiremedi. Arshavin'i koyacak yer bulamadım(!). Sneijder, o güzel başlayan Hollanda'yı temsilen orada. Bu 11 şampiyon olur muydu? Sanmıyorum (!) 11 olurlar da takım olamazlardı galiba... Yorumlarda gelecek en iyi 11'leri merak ediyorum...

Casillas
Sergio Ramos- Puyol- Chiellini- Zhirkov
Senna
Sneijder-Hamit-Xavi-Iniesta
Pavlyuchenko

Marca vs La Gazzetta

29 Haziran 2008

Manolo İçin:El bombo de Espana

88 dakikada geldi ekrana elinde davulu. Manolo İspanyol milli takımının ve Valencia'nın amigosu: El bombo de Espana. Taraftar dedin mi bunu gösterirler İspanya'da. 30 yıldır milli takımın peşinde koşan ve bir kupa hayal eden adam. İspanya ilk kupasını aldığında 15 yaşındaymış Manolo. 2. kupayı gördüğünde ise 59. Sonlardan başladık oradan devam edelim. Kupa töreninde Puerta'yı unutmayan Sergio Ramos. Yaşasaydı belki de Puerta oynayacaktı sol kanatta. Madalyasını alırken Platini'yi herkesten fazla lafa tutan Palop. Gökmen aradı, "1984'de Platini'ye karşı İspanyol kalesinde oynayan Arconada'nın yeşil kazağını giymişti, onu hatırlatıyor diyor telefonda. "Nerden hatırlıyorsun kardeşim Arconada'nın yeşil kazağını?" dedim. Bu blogun tek yabancı müdavimi neden bir İspanyol? Hiç olmayabilirdi, ne bileyim Fransız, İtalyan hatta haberlerden dolayı bir Arjantinli de olabilirdi. Ramon çıktı geldi, ilk günden itibaren kupayı alacağız dedi. Onların diliyle "podemos". Aldılar da...Milli marşlarına söz yazmışlardı İspanyollar. Bu yıl başında çok da tartışıldı demek ki benimsemediler. Ne ruhsuz adamlar, biri bile marşlarını söylemiyor denmiştir illa ki. Almanların Ballack sakat oynamayabilir haberi taktik gibiydi 2 gündür. İspanya, Rusya'yı orta sahasıyla silmiş, "beni yeneceksen orta sahamı çökertmen lazım" diyordu Almanlara. Turnuvanın başında Gomez takıntısıyla Hırvatistan'a kaybeden Löw, bence finalde de iki büyük yanlış yaptı. Sakatlıktan çıkan Frings'i ve 3 gündür antrenman yapmayan Ballack'ı koydu finallerin en iyi orta sahasının karşısına. Aragones kaç maçtır orta sahada rotasyona gidiyor ve Xavi ile Iniesta'yı bitirmeden oyundan alıyordu. Hesaplar hep final içinmiş. Bu ikili bugün tam mesai yaptılar işte. Polonya maçı gösterge midir tartışılır ama Almanlar iki maça iyi başlayıp kazandılar, geriden gelip yendikleri ise kaderimizde yazdığı üzere bizdik. Polonya ve Portekiz maçlarına iyi başlayan Almanlar yine iyi başladı ama görüldü ki alınacakları gazları varmış. Öyle de yaptı İspanyollar, 10 dakikada aldılar gazını rakibin. İlk yarının kalan 35 dakikası Rusya ile oynayan ilk maçın taktiği. Orta sahadan at kulvarına, Fernando Torres uzasın. David Villa'nın yokluğunda Fabregas da iyice orta sahaya gömülünce; karşıda da Podolski kanatta takılı kalınca iki 4-5-1'in göbekte meydan savaşına döndü oyun. Ama nereye kadar? Ayağına top yakışanların karşısında, Almanlar topal Frings ve Ballack ile hayalet gibiydiler. Kötü Fabregas yerine David Villa olsaydı çok önce kopardı bence bu maç. Torres'e atılan bütün uzun topları ilk kesmesi gereken Frings rezalet olunca gol kaçınılmaz oldu. Öncesinde Torres, çizgide Metzelder'e 5 metre geriden gelip topa hakim olduğunda ilk sinyal gelmişti zaten. Lahm 2006'daki Lahm değil. Hırvatistan maçında da dağılmıştı, bu finalde de. Teorikte savunmanın en seri adamına yine 7-8 metre avans verip attı golü Torres. Üstelik disiplin falan da hak getire Almanlarda. Metzelder ilk yarı 3 kez topla çıkıp kaybettiğinde Mertesacker tek başına yakalandı. Bu takımda sol stoper oynayanın vay haline. Lahm gidip gelmeyince -ligde Volkan'dan çeken Servet gibi- Metzelder de kanadı kapatmadan helak oldu. İspanyollarda işler tıkırındaydı. Rakibin en güçlü hücum aksiyonu soldan gelen Lahm-Podolski-Ballack üçlüsüydü kaç maçtır. Onların savunmada en iyi olduğu bölge de işte tam orası. Senna ve arkasında Sergio Ramos ve Puyol. Arshavin nasıl eriyip gittiyse o üçgende Podolski de yok oldu gitti. Sağa yıkabilir, Capdevilla'nın üzerine oynayabilirlerdi ama orada da Friedrich kazması olunca çaresiz kaldılar. İspanyolların kaçırdığı her golden sonra her skoru bilen Ramon'un "1-1 biter, uzatmalarda alırız" demesi geldi aklıma. İkinci yarıda Aragones bu turnuvanın en iyi hocası olduğunu bir kez daha kanıtladı. Fabregas sahada yoktu, Cazorla zaten cengaver. Löw o dakika iflas etti. Kuranyi'yi oyuna alıp hesapta iki uzuna dönmüştü ama İspanyol tandemi Ramos destekliydi, kafa topu falan vermediler. Zaten atacak adam da yoktu. Torres'in çıkması bence Aragones'in uğuru. Adam takıntı yapmış, illa oyundan alacak. Senna, Iniesta ve Xavi hiç düşünmeden Euro 2008'in en iyi onbirine koyacağım 3 adam. 10 yıldır bu ülkede kafamızı pivot santrforla ütüleyenler kupayı orta sahaların kazandığı ne zaman idrak edecek? Almanların pozisyonu varsa da; benim aklıma gelmiyor. Çirkef Ballack'ın takımına çok daha fazlasını atmaları gerekiyordu İspanyolların. 2008'i hakeden kazandı. Bir hattı çok yakışıklı iken; örneğin Hollanda gibi savunması bitik, Rusya gibi orta sahası sıradan; ya da bizim gibi motivasyon-şans-inanç takılan değil; 4 hattında da dengeli olan olan aldı kupayı...

İspanya Çıldırırken

Son düdüğün ardından İspanya çıldırırken ülkenin 3 büyük spor gazetesinin manşeti: As-Marca-El Mundo Deportivo

Euro 2008 Manzaraları #14