27 Eylül 2008

Aurelio ve Gitarı

İspanyol medyası Mehmet Aurelio'yu sevdi. İyi oynuyor ama takımında iş yok. İyi bir golcüleri olmadığından bu sezon çok sıkıntı çekecek Real Betis. Bu hafta da 3 maçlık bir korku tüneline girmişlerdi. Önce Sevilla ile derbi, ardından Barcelona deplasmanı ve bu akşam da evlerinde Real Madrid. Ligde 4 hafta geride kaldı, galibiyetleri yok. Geçen sezon Real Madrid'i devirmişlerdi. Bu gece maçtan sonra Aurelio'nun pek gitar çalacak halinin kalacağını sanmıyorum...

3 Derbi

Bugün ve yarın 3 derbi var. Liverpool derbisinde Rafa yine rotasyona gidecek mi Şampiyonlar ligi öncesinde? Birazdan göreceğiz. Barselona derbisinde Barça'nın işi kolay değil. Eto'o Kameni'ye karşı. Yarın Milano derbisinde Inter evsahibi olsa Milan'a hiç şans tanımazdım ama tribünlerin 3/4'ü Milan'lı olacak. Milan her maç gol yiyor. Inter de illa ki bir golü buluyor. Mourinho'nun tavrı sonuca etki eder. "Beraberlik bana yeter" derse onu da alır gibime geliyor Portekizli. Sheva-Pato forvette arkalarında Kaka. Ronaldinho bu durumda yedek başlar. Flamini Pirlo'nun yokluğunda ilk onbirde oynar. Abbiati de ben faşistim demiş. Başka da birşey olmaz zaten ondan... Bahis yorumu gibi post oldu ama...

Alpaslan

Alpaslan Dikmen çok uzaklara gitmiş... Diyecek kelime bulamıyorum. Klavyenin her tuşunda ölüm yazıyor sanki... Yazamıyorum...

Ancelotti vs Mourinho

Yarın Milano derbisi var. La Gazzetta dello Sport dün 6 sayfa ayırmıştı derbiye. Sadece futbol yok bu sayfalarda. Ancelotti-Mourinho karşılaştırması yaptıkları bir tablo var ki okuması çok keyifli. Saat tercihinden başlamışlar. Açıkçası ben de merak ederdim Mourinho'nun saat tercihini. Milan'ın hocasından başlayalım. Ancelotti'nin kolundaki saat, başkan Berlusconi'nin hediyesi Rolex Date. Mourinho özel adam, saati de özel tabii. Richard Mille marka saatinin fiyatı 213 bin euro. Ancelotti'nin otomobili Audi A 8. Mourinho ise Ferrari Scaglietti kullanıyor. Fiyatı 2.5 milyon euro ve Abramovich hediye etmiş. Ancelotti'nin 3 av köpeği var. Mourinho'nun ise 1 Yorkshire Terrier'i. Mourinho gibi adama aslında Sivas Kangal yakışırdır ya. Derbideki futbol da öğleden sonraya...

ŞL 2011 Finali Wembley'de

Şampiyonlar Ligi finali 2009'da Roma Olimpiyat Stadı'nda. Gelecek sezon ise Madrid'de Santiago Bernabeu'da. 2011 finali için resmi açıklama daha gelmedi ama adres belli. Londra'da Wembley. İngilizler 2010'u almak istemişler, İspanyollara kaptırmışlardı. 2011'de UEFA Kupası ya da yeni adıyla Avrupa Ligi büyük ihtimalle Dublin'de Lansdowne Road Stadı'nda oynanacak. Finaller iyi gelir getiren prestijli organizasyonlar. 4 yılda iki kupanın finalini alabilmemiz de büyük başarı.

Tomas Rosicky

Ufukta iki Fenerbahçe- Arsenal maçı var ve bu 180 dakikada adı geçmeyecek olan futbolcu Tomas Rosicky. Arsenal'i analiz eden yorumlarda "Rosicky de tehlikeli"ye rastladığımızda direkt oradan uzaklaşacağız demektir bu. Rosicky 26 Ocak'ta sakatlandı. Wenger'e verilen ilk raporda "bir hafta sonra antrenmana çıkar" denilmiş. Rosicky o gün sezonu kapadı. Euro 2008'de oynayamadı. Arsenal sezonu açtı, Rosicky de "hazır" dediler. Rosicky koşamayınca, Wenger yine çıldırdı. Araya Nasri transferi girdi. Doktorların son raporu "Noel'e yetişir" şeklinde. Benzer hikayeler bizim futbolumuzda da yok değil...

Laptop Stadyum

"The Wall" Doha/Katar

Veron'u Bitirmek

Bu enstantanenin sonrasını tahmin edebiliyor da insan. Öncesini kestiremedim. Adı da olsa olsa Veron'u bitirmek olur.

Bizi Sevenlere İhanet Etmeyelim Baba

Metin Oktay, Müslim Bağcılar'ın uzattığı çeki geri verir ve orada zaman durur: "Bizi sevenlere ihanet etmeyelim baba." der Metin Oktay. Yıllar sonra Tanju Çolak, Can Tanrıyar ile Metin Aşık'ın evine giderken dünya da değişmiştir; futbol da... "Endüstriyel futbola karşı Metin Oktay" dedi birileri bir zaman önce. Metin Oktay'ı mezarında rahat bıraksalardı; belki doğru bir slogan olurdu. Lakin olmadı. 1991 yılında Boğaz köprüsünde trafik kazasında hayatını kaybettiği günden, 2000'lerde endüstriyel futbol hayatımıza girene kadar kaç kişi hatırladı, kaç kişi andı yakınlarından başka Metin Oktay'ı? Samimiyet arıyorum sadece bu hayatta. Gün geldi Metin Oktay stadyumda anılır oldu, sonra tişörtler üretildi, ürün grupları yaratıldı. Kahve fincanlarının, kalemliklerin üzerine bile "10 Metin Oktay" yazdılar. 13 Eylül'de mezarı başında anılırken bir fotoğraf karesi var yukarıda. Metin Oktay; "endüstriyel futbola karşı Metin Oktay" mezarının kenarında Galatasaray Store'un reklam kaygılı posteriyle anılıyor. Diyorum ya samimiyet arıyorum diye... Cevat Prekazi, Bülent Korkmaz, Hakan Şükür'e jübile yapmayan bir camia Metin Oktay'ı anıyor her sene mezarında. Tasarımcı her sene başka tişörtler tasarlıyor, "1o'ları unutmadık" gibi 60 IQ sloganlar yazıyor penyelerin üzerine...

"Bizi sevenlere ihanet etmeyelim baba"
Peki ya seni sevenlerin evlatlarını
senden habersiz sömürüyorlarsa baba...

26 Eylül 2008

Anket: Hagi mi Alex mi?

Ljungberg Günlüğü #4

Ljunberg New York'tan Londra'ya döndü. Transfer harekatı başlamıştır. Senaryoları bekliyoruz...

Kim Suçlu Kim Vefasız?

Bir futbolcunun kulübüne bonservis kazandırmadan başka bir kulübe imza atması vefasızlık mıdır? Emre, Tuncay, İbrahim Kaş, Aurelio... İsimler önemli değil. Her seferinde neden futbolcular idam ediliyor bunu anlayabilmiş değilim. Buna Ribery vakasını da katalım. Kulüplerin profesyonelleri ne iş yapar peki? Sportif direktör, menejer, futboldan sorumlu yönetici sıfatıyla dolaşanlar... Oyuncuyu ikna edemeyen, kasada para varken bile futbolcunun kalması için gerekli şartları hazırlamayanlar... 3 yıllık sözleşmenin 2. yılında yeni sözleşme önermeyenler, son sezona girildiğinde devre arasında bile elini kıpırdatmayan, sezon sonu geldiğinde sen bizim evladımız diyenler, futbolcu gidince de onu taraftarın önüne atanlar, "vefasız çıktı bu da" diyenler. Üstüne basarak söylüyorum. İsimlere takılmayalım. Bazı oyunculara gitmeyi kafasına koymuşsa kulübün anahtarını verseniz ikna olmazlar. İşte Bayern Munih örneği. Ballack bonservisi elinde Chelsea'ye gitti. Şimdi sırada Schweinsteiger var. Sözleşmesi bitiyor ve imza atmaya niyeti yok. "İtalyanca öğreniyorum" diyor. (Juventus da sever bedavaya adam kapatmayı... ) Kim suçlu? Bayern Munih mi yoksa Ballack ve Schwinsteiger mi?

Van der Vaart ve Topuğu

7-1 biten Sporting Gijon maçında Van der Vaart hat-trick yapmıştı. 2. golde pası De la Red'den alıyor, "kaleye vurmak için başka şansım yoktu" diyor golü maç sonrasında anlatırken. Ve uzak köşeye topukluyor.

Haftasonu Futbol

26.09.2008 Cuma
20.00 Sivasspor - Fenerbahçe (Lig Tv)
21.30 Köln - Schalke 04 (24)
23.15 Porto - Pacos Ferreira (Spormax)
01.00 Tigre - Gimnasia (Ntv Spor)
27.09.2008 Cumartesi
14.30 Wolverhampton - Bristol City (Futbol Smart)
14.45 Everton - Liverpool (Spormax)
16.30 B. Dortmund - Stuttgart (24)
17.00 Middlesbrough - West Bromwich (Spormax)
17.00 Celtic - Aberdeen (Futbol Smart)
19.00 Sampdoria - Juventus (Ntv Spor)
19.15 İstanbul Büyükşehir - Beşiktaş (Lig Tv)
19.30 Arsenal - Hull (Spormax)
20.00 Malatyaspor - Boluspor (D Spor)
20.00 Le Mans - Marsilya (Kanal A)
20.45 PSV Eindhoven - Volendam (Futbol Smart)
21.00 Real Betis - Real Madrid (Ntv Spor)
21.45 Trabzonspor - Antalyaspor (Lig Tv)
22.00 PSG - Grenoble (Kanal A)
22.45 Benfica - Sporting Lizbon (Spormax)
23.00 Espanyol - Barcelona (Ntv Spor)
00.20 Flamengo - Sport Recife (Spormax)
01.00 San Lorenzo - Arsenal Sarandi (Ntv Spor) Bant
02.30 Lokomotif Moskova - Zenit (Spormax) Bant
05.30 Chivas USA - Kansas City Wizards (Fox Sports)
28.09.2008 Pazar
15.30 Portsmouth - Tottenham (Spormax)
15.30 Ajax - Vitesse (Futbol Smart)
16.00 Roma - Atalanta (Ntv Spor)
18.00 Wigan - M. City (Spormax)
18.00 Karlsruhe - Wolfsburg (24)
20.00 Kasımpaşa - Karşıyaka (D Spor)
20.00 Rubin Kazan - FK Moskova (Spormax) Bant
20.00 Valencia - Deportivo (Ntv Spor)
20.10 E. Frankfurt - A. Bielefeld (24) Bant
21.00 Galatasaray - Konyaspor (Lig Tv)
21.30 Milan - İnter (Ntv)
22.00 Atletico Madrid - Sevilla (Ntv Spor)
22.00 Bordeaux - Sanit Etienne (Kanal A)
22.15 Trofense - V.Guimaraes (Spormax)
00.15 Sao Paulo - Cruzeiro (Spormax) Bant
00.30 Monaco - Lille (Kanal A) Bant
29.09.2008 Pazartesi
19.00 Gaziantep Büyükşehir Belediye - Giresunspor (D Spor)
21.45 Belenenses - Leixoes (Spormax)

25 Eylül 2008

Euro 2016 Finallerinde 24 Ülke

Euro 2016 finallerine 24 ülke katılacak. 16 takımdan 24 takıma çıkma kararını UEFA büyük ihtimalle yarın açıklayacak. Platini göreve geldiğinden beri tribünlere oynuyordu ve bu kararın da arkasında elbette ki o var. Avrupa futbolunda ufak takımların hakkını savunan adam rolüne iyi kaptırdı kendini. İlk olarak 20 ya da 32 ülke olması tartışılıyordu, 20 çok az, 32 de çok fazla bulundu. Platini'ye göre Euro 2008 dışında kalan İngiltere, Danimarka, Ukrayna gibi ülkeler de finallerde oynamayı haketmişti. Fransız, Avrupa Şampiyonası'na katılmayı hakeden 16 ülkeden daha fazlası olduğuna inanıyor. Euro 2016'da 32 takım finallere geldiğinde, halihazırdaki programdaki maç sayısı 31'den 51'e çıkacak. 3 hafta süren turnuva 1 ayda bitecek. 53 üyesi olan UEFA'nın finalleri 24 takımla yapması turnuvanın kalitesini düşürmekten başka bir işe yaramayacak. Eleme gruplarında Malta, Andorra'nın büyüklerle oynaması ve 8-10 yemesi ne kadar saçma ise finallere de neredeyse her iki ülkeden birinin gelmesi o kadar saçma... Şampiyonlar Ligi formatındaki gibi -direkt katılan ilk 16- son finallerde ilk dörde giren ülkelerin bir sonraki finallere direkt katılabilmesi ya da siklet hesabı; zayıf ülkelerin kendi aralarında grup maçları oynayıp üst gruptakilerle play-off'da kapışıp finallere gelmesi bence çok daha mantıklı olurdu. Türkiye de artık finallere katılma endişesi taşımayacak. Avrupa'nın en iyi 10'u eleme gruplarında muhtemelen birçok maça yedek takımlarla çıkacak ve o eleme grubu karşılaşmalarını izlemek azap verecek. Lakin benim fikrim elbette ki oy kaygısı taşımıyor. Platini herkesin gönlünü hoş tutmaya çalışıyor ve 31 yerine 51 maçı televizyonlara satacak olan UEFA'nın pazarlamacılar ellerini oğuşturuyor. Güzel Türkçemizde bu karara uygun olan: "Nerde çokluk orada ...." dur...

Rio Ferdinand

Rio Ferdinand ile ortak noktalarımız varmış(!)

Anket: Milano Derbisi?

Robert Pires

Makelele'nin Paris Saint Germain'e transferinin takıma bir hava getirmiş olduğu kesin ama Fransız basını fena yükleniyor ona. Oyun içinde idare eden futbolu kimseyi kesmemiş. Geçmişte Lizarazu, Micoud, Dugarry gibi yıldızların da yurtdışından döndüklerinde bir daha eski futbollarını oynamadıklarına dikkat çekiyorlar. Topu Robert Pires'e atıyorum. Galatasaray'ın platonik aşklarındandır. İki yıl önce Arsenal'den ayrıldığında 32 yaşındaydı. Takımın yaş ortalamasını daha iki gün önce oynanan maçta 20'ye çekmiş Arsene Wenger'in gözünde 32'lik Pires soyunma odasında dede gibi görünmüştür. Ülkesine dönse belki de adı geçen vatandaşları gibi o da eleştirilecekti. Villarreal onun için harika bir tercih oldu. Daha sezon başlamadan diz bağlarını kopartıp koskoca bir yılı heba etti. O sakatlıktan kurtulup geçen sezon ligi 2. bitiren takımın önemli bir dişlisi olmak kolay iş değil. Kral topçular listesine her zaman yazarım onu.

Pinokyo

"Çocukluğumda Fenerbahçeliydim. Kader beni 13 yaşımda Galatasaray altyapısına taşıdı. Daha sonra (A) takıma çıktım ve çok güzel günler yaşadım. Bu demek değil ki Fenerbahçe'de güzel günler yaşamayacağım. Fenerbahçeli bir genç olarak Fenerbahçe'ye gelmiş olmaktan çok mutluyum. Çocukluğumda, ailem Fenerbahçeli olduğu için Fenerbahçeliydim. 13 yaşımda transfer oldum"
Emre Belözoğlu'ait bu sözler. Sergen Yalçın da Fenerbahçe'ye geldiğinde böyle konuşmuştu. Berkant da Beşiktaş'a imza attığı gün "çocukken aslında Beşiktaş'lıyım" diyordu. Gerek var mı bu "çocukluğuna inmemiz lazım" hikayelerine? Taraftarın beklediği samimiyet bu mu? Çık oyna futbolunu. "Doğuştan Kartalım" diyen(!) Kluivert haberi komikti hiç olmazsa...

Hentbol Maçı Değil:7-1

Barcelona haftasonunda deplasmanda Sporting Gijon'a 6 gol atarken takım ve kenarda Guardiola gol sevinci yaşamadılar bile. Messi voleyi antremanda atmışçasına tepkisizdi. La Liga tarihininde 50 yıldır bu kadar zayıf takım gelmedi. Bu gece de Real Madrid'den 7 gol (7-1)yediler. Sevilla'dan 4 Getafe'den 2'yi ekleyince 4 haftada 19 gol. Bunu başarabilen kulüp 1958/59 sezonunda Las Palmas. Sorun sadece İspanya'nın değil. Büyükler ve küçükler arasındaki fark her ligde büyüyor. Futbol maçında hentbol ya da tenis maçı skoru görmek kimin hoşuna gidiyor ki! Sporting Gijon'un taraftarı da bu lige çıktığına bin pişmandır. 4 günde önce Barça ardından Real Madrid ile oynamak bir fikstür azizliği ama 13 gol de yenmez ki!..

Fiorentina ve Roma Nereye?

Serie A'da geçen sezonun iki flaş teknik adamı zorda: Prandelli ve Spalletti. Fiorentina iyi transferler yaptı ama takım yürümüyor. O.Lyon deplasmanı arkasından lig ve bu gece. Orta sahaları çöktü, defansı yerden kalkmadı. Lazio iyi başlamıştı lige. Milan'dan 4 tokat yediler ama bu gece Fiorentina'nın üzerinden silindir gibi geçtiler. Mutu sahada yoktu. Arjantin'den Arapların satın aldığı ve bu sezon Lazio'ya gelen Zarate İtalyan medyasının gözbebeği. Biraz herşeyi tek başına yapmak istiyor. Milan rahat kazandı deplasmanda. Borriello böyle oynarsa -ki golünü attı- kafayla Sheva zor görür formayı. Ronaldinho da kulübede bekledi. Inter Zanetti'nin 600. maçında ite kaka geçti Lecce'yi. Asist İbra gol Cruz. Mourinho sahasında maç kaybetmeme rekorunu 100'e getirdi teknik adamlık kişisel kariyerinde. Roma'da Totti yok Juan yok. Haftasonu kazanmışlardı ama Genoa'da Milito iplerini çekti. Napoli'yi Hamsik uçuruyor. Udinese ilk hafta Milan'ı deviren Bologna'ya deplasmanda 3 attı. Floro Flores Serie B'den beri takip ettiğim bir golcü. İtalya milli takımından Quagliarella'yı bile yedek kulübesine gönderdi. Gecenin sürprizi Catania. Juventus'dan deplasmanda 1 puan aldılar. Torino'da öğrenci bileti 5 euro yazmıştım. Seyirci sayısı ve hasılata baktım. 22.053 kişi seyretmiş, 435 bin euro hasılat var. Rai Int; Lazio-Fiorentina'yı naklen yayınlarken diğer maçlarda gol olduğunda "şimdi kameralarımız xxx'da" yapıyor. Bir maçı izlerken haftanın tüm gollerini naklen izleyebiliyorsunuz. Tavsiye ederim...

24 Eylül 2008

Bir Sezonda Kaç Sakatlık?

Galatasaray ve Fenerbahçe'da sakatların sayısı tartışılıyor. UEFA'nın çıkardığı bir istatistiği vereyim; belki bir karşılaştırma imkanı olur. UEFA 70 kulüpte araştırmış . 25 kişilik kadroda bir sezon boyunca ortalama 45 sakatlık yaşanıyor. Bu sakatlıkları yaşayan futbolcuların en az 9'u ise bir ay ve daha uzun sürede sahalara dönebiliyor. Maçta yaşanan sakatlıklar elbette ki antrenmanlarda ortaya çıkanlardan daha fazla. Avrupa'da güneye doğru inildiğinde, sıcak iklimde sakatlık oranı da düşüyor.

Yallah Aguero

Torres'i Liverpool'a 36 milyon euro'ya sattıktan sonra Atletico Madrid Aguero'nun bonservisini 60 milyon euro'ya yükseltti. Şampiyonlar Ligi görmemiş, İspanya'da kupa kazanmamış bir futbolcu için kağıt üzerinde de olsa yüksek bir rakamdı geçen sezon başında. Atletico Madrid yönetimi şimdi kafayı duvarlara vuruyordur. Manchester City ki Ronaldo için 170 milyon veririz diyen şeyhin eline geçti Madrid'e Aguero için geliyor. Mark Hughes uzun zamandır izletiyormuş dersem saçmalık olur. Selim Soydan olsa izlemeye giderdi ama(!) Sorun Man. City'nin 60 milyonu bastırdığında Arjantinli'yi ilk uçağa bindirebilme ihtimali. Aguero peki ayrılır mı? Arap şeyhi Atletico Madrid'de kazandığının 3 katı derse ne Kun'u kalır ne de Aguero'su...

Arsene Wenger'in Bebekleri

Arsene Wenger seviyor ilklere imza atmayı. Maç kadrosunun yaş ortalaması 19. Sahaya çıkan onbirin ise 20. İlla da gençler oynasın ile akşamı edenlerden değilim. Top kimin ayağına yakışıyorsa o oynasın.
Arsenal-Sheffield United 6-0
Gol: 31' e 42' Bendtner; 44', 49' e 86' Vela, 57' Wilshere.
Arsenal: Lukasz Fabianski (1985); Gavin Hoyte (1990), Alexandre Song (1987 - 69') Francis Coquelin 1991), Johan Djourou (1987), Kieran Gibbs (1989); Fran Merida (1990 -69') Henri Lansbury 1990), Aaron Ramsey (1990), Jack Wilshere (1992), Mark Randall (1989); Carlos Vela (1989), Nicklas Bendtner (1988 - 69') Jay Simpson 1988).
Yedekler: Vito Mannone (1988), Jay Emmanuel-Thomas (1990), Abu Ogogo (1989), Emmanuel Frimpong (1992)
Arsene Wenger ve Olasılıksız

25 Yıl Önce Bugün Camp Nou'da

25 yıl önce bugün. Barcelona, A. Bilbao karşısına çıkıyor seyircisi önünde. O dönem Bask takımları domine ediyorlar ligi. Goikoetxea bir sezon önce Schuster'e dalmış, Alman 9 ay sahalardan uzak kalmış. Bugünün Real Madrid teknik direktörü intikam için çıkıyor sahaya. Yakalarsa sallayacak Goikoetxea'ya. Vuruyor ama hakkını vermiyor Schuster. Vatandaşı Nietzsche'yi okumamış besbelli: "Seni öldürmeyen şey güçlü kılar'"dan habersiz. Hakem faul bile çalmıyor. Goikoetxea oyunda kalıyor; canı yanınca da vuracak adam arıyor sahada. Maradona kurbanı oluyor. Bilbao Kasabı 25 yıl önce bu akşam Camp Nou'da giydiği kramponları hala saklıyor. Sormuşlar, pişman mısın? "Değilim" diyor. "Schuster bana kasıtlı girmeseydi kızıp sinirimi Maradona'dan çıkartmayacaktım..."

Güle Güle Bay Kanat

yoksa birden fazla siyah ceketin; çoksa, çoğalıyorsa gittiğin cenazeler yıllar geçtikçe. camiden çıktığında yakandan alıp da cebine koyduğun rahmetlinin fotoğrafını ne yapacağını bilmiyorsan, sadece eş dost akraba değil; sevdiğin ama tanımadığın insanların da cenazesinde son bir veda ediyorsan; artıyor bu iğne delikleri. hani bazı kumaşlar tutmuyor da o delikleri, bazıları tutuyor işte. delik deşik oluyor siyah ceketin sol yakası. iğne deliklerine bakıp hangisi hangi cenazeden diye de çıkartamıyorsun anasını satim...
ölüyorlar
delik deşik oluyorsun...
hem siyah ceketin
hem de sen...

23 Eylül 2008

Javier Zanetti: 600. Maç

Inter gibi futbol değirmeni bir kulüpte 600. maçına çıkmak! Inter tarihinde bunu başarabilmiş iki oyuncu var. 756 maçla Bergomi ve 634 maçla Facchetti. 90'lardan itibaren 25 sol bekin, son 15 yılda 12 teknik adamın değiştiği Inter'de ilk maçına Ağustos 95'de çıktı Javier Zanetti. Çarşamba akşam San Siro'da oynanacak Lecce maçında 600. kez Inter formasını giyecek. Marcos ve Zapatista'lara verdiği destekle Inter taraftarının da aklını almıştı. Ne tribünlerin politik görüşü kaldı ne kulübün duruşu. Yıllardır takım içinde Arjantin çetesinin lideri olmakla da suçlanır, yabancı oyuncu seçiminden ilk onbire kadar herşeye el attığı da. Geçelim şimdi bunları. Defans ve orta sahada oynamadığı mevki kalmadı. Ben en çok oyun rölantiye girdiğinde onun topu alıp sıfıra inme çabasına hayranımdır. Serie A gibi bir ligde rakibi karşılayan bir oyuncu olarak bütün sezonu cezasız geçirebilmek te ayrı bir marifet. Geçen sezon ligin tüm maçlarında forma giydi Zanetti. Lecce maçına 600. kez forma giymesinin şerefine özel hazırlanmış kaptan bandıyla çıkacak. Soruyorlar, ne hissediyorsun diye? "600. maç önemli ama hafta sonunda derbide, santra noktasında bir büyük bayrak adam Maldini'nin elini bir kez daha sıkmak çok daha önemli ve anlamlı benim için" diyor. Bunlar hem futbolcu hem de büyük adamlar. Çok büyük hem de...

Zanetti Öncesi Isınma Turu

Javier Zanetti başlıklı yazı öncesi ısınma turu olsun bu satırlar. Serie A'nın bayrak adamlarının güncel istatistiklerine bakalım. Maldini 40 yaşında, Costacurta'dan neyim eksik deyip geçen sezonunun sonunda bıraktı. Nesta da sakat olunca rotasyona girip kenarda iki nefeslenecek vakti bile olmadı. Maldini'nin Milan'da oynadığı maç sayısı 873. 620 lig maçı, 139 Avrupa Kupası. Daha detayına girmeyelim. 7 şampiyonluğu, 5 Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırdı. Kariyerindeki tek eksik UEFA Kupası. Onu da bu sezon almadan gitmem diyor galiba... Del Piero 33 yaşında, geçen hafta Zenit'i frikikle yıktı. Juventus formasıyla çıktığı maç sayısı 564. Bunların 35'ini 2. ligde oynadı. 5 şampiyonluğu, 1 Şampiyonlar Ligi kupası var. 2010 yılında Premier Lig'e gitmeyi düşünüyor. Totti 32 yaşında. 510 maça çıktı Roma formasıyla. Serie A'da oynadığı maç sayısı 396. Roma'da şampiyonluk görmeden giden çok yıldız var. Onun en azından bir şampiyonluğu var. Sakatlıklar olması Del Piero'yu yakalayabilirdi. Rus oligarklar, Arap şeyhleri, Amerikalı patronlar... Bunlar futbolun romantik adamları. Şimdi topu Javier Zanetti'ye atabilirim...

Juventus Maçı Öğrenciye 5 Euro

Avrupa'da kombine fiyatlarının yer aldığı futbol aşkının bedeli başlıklı yazı sonrası Türkiye'de de taraftar olmanın maliyeti üzerine tartışmalar yapıldı. İngiltere ve İtalya'daki kombine fiyatlarının şaşkınlık yarattığını söylemeliyim. İngiltere'de biletler 200-300 sterlin ama... diyenler de var elbette. O biletler Japon turistlere ama... Yarın İtalya'da Serie A maçları var. Juventus, Torino'da Catania ile oynuyor. Çarşamba günü olması dolayısıyla tribünler dolmayabilir. Juventus bilet fiyatlarını açıkladı: Üniversiteliler dahil tüm öğrenciler sadece 5 euro. Biletin yanında öğrenci kimliğini gösterip giriyorsun tribüne. 3 büyükler de bilet fiyatlarında öğrencilere indirim uygulasa. Güzel insan Bağış Erten'e selam olsun. Arda'lar; Arda'yı çıplak gözle tribünden izleyemeden nasıl Arda olacaklar? diye soruyordu dün akşam Futbol Extra'da... Del Piero'lar 5 euro'ya izliyor işte...

Klinsmann'a Absinth

Bayern Munih-Werder Bremen maçının ardından merak etmiştim, araya iş girdi. Bayern Munih'in sahasındaki en farklı mağlubiyeti nedir? 32 yıl önce 19 Ekim 1976'da Schalke 04, Bayern Munih'i 7-0 mağlup etmiş. 2-5 biten maçın sabahında Bild gazetesi manşetten Klinsmann kaç hafta daha namağlup kalır diye sormuş. Cevabı akşam aldılar! Beckenbauer'in maç sonrası Klinsmann'a tavsiyesi ise: "Octoberfest'e gidip 2 litre bira içsin". Ben olsam direkt Absinth tavsiye ederdim... 5 gol birayla unutulur mu?

Son Bakış

Ljungberg Günlüğü #3

Bu adamın futbola dönmeye niyeti yok. New York'da takılmaya devam ediyor. Beşiktaş'a getiremedik(!)
Ljungberg Günlüğü

Andres Fleurquin

Yıllar çabuk geçiyor ile lafa kolay girilir. Fleurquin Galatasaray'a geldiğinde 26 yaşındaydı. 33 yaşına gelmiş. Uruguay'ın en zengin ailelerinden birinin çocuğu olduğu aslında paraya pula ihtiyacı olmadığı söylenirdi. "Babasının işleri bozulmuş şimdi ailesine Fleurquin bakıyormuş" daha ilginç bir hikaye olabilirdi ama yok öyle birşey. Andres Fleurquin iyi futbolcu muydu? Emin değilim. Bülent Akın'ın yanında daha iyi duruyordu ama bu da nasıl ölçüyse artık! Josico'nun Maldonado'dan iyi olabilme ihtimali gibi galiba... İspanya'da Cadiz forması giyiyor Fleurquin.

Tevazu


Dünyanın en iyi teknik direktörü ben değilim fakat benden daha iyi teknik direktör de yok.

Jose Mourinho/20Eylül 2008/La Gazzetta dello Sport

2010'un Maskotu: Zakumi

2010 Dünya Kupası'nın maskotu Zakumi. "Za" Güney Afrikayı temsil ediyor, "kumi" de birçok Afrika dilinde 10'u. Dünya Kupası finallerinde 1966'dan beri evsahibi ülke bir maskot belirliyor. Zakumi kardeş de bir leopar. Eski maskotlar da yarının konusu olsun...

For a Few Dollars More

Çalıştırdığı takımı ilk sezonunda şampiyon yapmış, ikincisinde kılpayı 2. olmuş, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynatmış, dünyada ben futbolseverim diyen istisnasız herkesin adını ezbere bildiği bir efsane; bırakın Avrupa'yı kendi ülkesi Brezilya'da bile çalıştıracak takım bulamaz mı? Zico analizi yapmayacağım. Hakkında binlerce sayfa yazıldı çizildi. Özbekistan'da adını Rivaldo transferiyle duyuran Bunyodkor takımıyla anlaştı Zico. Kabul, Japonya'da futbol misyoneriydi ama Fenerbahçe ile bir başka kartvizit bastırmamış mıydı kendine? Aziz Yıldırım'ın, "Zico ve ekibinin talep ettiği yüksek ücret nedeniyle anlaşamadık" açıklamasını pek kabul edilir bulmamıştım ama ortada bir gariplik var. Zico galiba yüksekten uçuyor ve istediği rakamı da sadece Özbekistan kulübü verdi. Rivaldo tamam ama Zico'nun yaptığının bence başka bir açıklaması yok. Güzel adamdın Zico lakin başka film gelmedi aklıma...

22 Eylül 2008

Milli Takımlar Kendi Liglerinde Şampiyon Olur Mu?

Geçen hafta programdan önce Lig TV'den Mehmet Özkan ile Aragones'i konuşurken söz milli takım hocalığından-kulüp hocalığına geçişteki zorluk adına Scolari'ye geldi. Eldeki kadro kalitesi adına şu soruyu yönelttim: "Chelsea Portekiz milli takımı oynasa kim kazanır?" İkimiz de "Chelsea" dedik. Şimdi bu soruyu Avrupa'nın 5 büyük ligi ve bizim milli takımı için farklı bir şekilde soruyorum. Ülke milli takımları sizce kendi liglerinde şampiyon olur mu? Kendi liginde oynayan milli takım oyuncularını, kulüp takımlarından çekip almıyor, klonluyoruz bu konuya kafa patlatırken. Klose hem B. Munih de hem milli takımda, Arda hem Galatasaray hem de milli takımda. İlk cevaplayan ben olayım: Banko şampiyon olur diyebileceğim milli takım yok. İngiltere kesinlikle olamaz. Türk milli takımının da şansı yok. İtalya ve Almanya milli takımı son haftaya kadar zorlar. İspanya için tereddütüm var ama ona da olamaz derim. Fransa milli takımı Domenech dışında bir hocayla kendi liginde şampiyon olur. İlla da banko arıyorsak Hollanda ve Portekiz kendi liglerinde uzak ara yaparlar. Avrupa'nın diğer ufak ligleri ve Güney Amerika'yı dikkate almayalım. Söz sizde...

Hardal Meselesi

Uzun zamandır futbol dışında yazmıyorum blogda, hardal meselesi -ki önemli meseledir- onunla bir sokağa çıkma zamanıdır. Önce Barış ve Ayhan'dan bahsetmeliyim. Beşiktaş meydanından yıkılan Tansaş'ın yanındaki Geçit Büfe'nin sahibiydi Barış. Ayhan da döner ustası. Onlardan daha iyi döner yapan yoktu(r) semtte. Bir sabah geldim, yıkıntıyla karşılaştım, ne Barış vardı ne Ayhan, kalakaldım o meydanda. Hala ararım o döneri ve büfenin hardalını. Barış kendisi yapardı hardalı. Tarifi de vermişti ama üşendim her nedense. Hakkını yemeyeyim Üsküdar iskelesine giden büfenin kötü sosislisini yeme sebebim de o kıvamında ve zehir gibi acı hardaldır. Bir de Kızılkayalar'ın hardalı vardır ki; sağolsun Bağdat'daki garsonlar her uzattıkları müşteriye aman dikkat çok acı uyarısı yaparlar. Yurtdışında kimileri Virgin, Fnac'den çıkmaz, cd, dvd peşinde koşturur ben de market, şarküteri, gurme dükkanı gezerim. Rafların önünde bol vakit geçirmişliğim, valizi sosla vs.. doldurmuşluğum vardır. Bizim Delizia hardalına rakip hardal arıyorum yıllardır. Alıyorum, geliyorum yok bu da beş para etmez diyorum. Piyasada ketçap üreten tüm firmaların hardalları zaten bir garip. Fransa'dan 6'lı mini pakette aldığım hepsi bir arada da aradığımı bulamayınca umudu kestim artık. Hardal Delizia'dır dedim; tartışmayı bitirdim kendi adıma. Post burada biter ben gider ekmeğe sürer yerim Delizia'yı...

Sinema Pongolle

Herkesin inandığı, sevdiği büyük futbolcular vardır. Maçlarını kaçırmadığı, hakkındaki haberleri kaçırmadığı. Bir de madalyonun öteki yüzü... En azından benim için. Sevmediğim, inanmadığım futbolcular. El Hadji Diouf, Ricardo Oliviera, Nani ve Sinema Pongolle mesela. Liverpool'un Fransız Houllier'in emrinde olduğu günlerde vitrine çıkmıştı. Ne o kulübe ne de Premier Lig'e yakıştırdım. Olmadı, yapamadı. La Liga'nın en düşük bütçeli takımlarından R. Huelva'ya gitti. Atletico Madrid bu sezon Şampiyonlar Ligi'ne gidince kadroyu geniş tutalım dedi ve Forlan-Aguerro'nun arkasında yedek beklesin diye ona imza attırdı. Forlan sakatlanınca da son lig maçında formayı kaptı ve 2 gol attı. Atletico Madrid Semih'i istiyor haberlerini ciddi bulmuyordum. Semih'e büyük haksızlık etmişim. Şu Sinema denen arkadaşın yerinde Semih olsa fena mı olurdu? Dizi olurdu...

Gascoigne&Beckham

Çocukluğumuz unutulmaz karelerindedir. Her dükkanda vardı neredeyse. Veresiye satan-Peşin satan. Ne üzülmüşümdür o veresiye satan amcaya... Beckham'ın 2009 takviminden bir kare ve Gascoigne'in yine torbada içki sona yürüyüşü bana bu tabloyu hatırlattı. Scarface'den Toni Montana ile seslendirirsek: In this country, you gotta make the money first. Then when you get the money, you get the power. Then when you get the power, then you get the women...

Carrizo?

Milan-Lazio maçındaki gollerde kaleci hatası var mı? Dün gece Serie A'nın gollerini 24 saat boyunca tekrarlayan kanalda 2-3 kez izledim arka arkaya. Seedorf tavana çakıyor, Zambrotta insafsızca uzak köşeye bombalıyor; Pato direk dibine kafayla bırakıyor. Kaka yayın dışından lamba gibi asıyor. Carrizo 4 gol yedi. Ben 4 golde de vurduran takım arkadaşlarını suçlu buldum. Merak ediyorum blog ahalisi ne düşünüyor? Zarate'nin dar açıdan yakın direk dibine vurduğu topta Abbiati suçlu, onda tereddütüm yok... 4 gol yiyen kaleci masum mudur?

Oktoberfest