7 Mart 2009

Real Madrid 1 - Atletico Madrid 1

İki takımın teknik direktörü de yememiş içmemiş Marca ve As'ın maça bir gün kala verdiği muhtemel onbirleri çöpe attırmış. Real Madrid'de bütün hafta yedek kalacak denilen Robben sahada. Guti de ilk onbirde olunca kabak Higuain'e patlamış. Teknik adamlar garip adamlardır. Rakibi şaşırtmak için ideal onbirini bozmaya kadar vardırırlar işi. Juande Ramos da orta sahada gayet iyi işleyen Lass Diarra'yı sağ beke çekip, Mehmet Topal'ı sol bek oynatan Skibbe'ye selam etti. Diarra'nın yerini kaybetmesinden dolayı maçın başında neredeyse üçlü defans gibi duruyorlardı. Juande Ramos, Salgado'ya Simao karşısında dağılır diye güvenmemiş demek ki. Simao bildiğimiz Simao, iki omuz bir kalça yerde her seferinde. Atletico Madrid tarafında kesik yiyenler sakatlıktan dönen Perea ve Maniche idi. İspanyol rejisinin fantazi görüntüleriyle başladı derbi. Çekirdek yiyenler, fotoğraf çeken güzel kız, maç oynanıyor bu arada. Neyse vazgeçtiler sonra. Bu dizilişle Real Madrid'in Robben'in ayağına baktığı belliydi. Maçın kırılma dakikasında bence sağdan inip, Marcello'ya vermesi gereken topa attığı anlamsız şuttu. Paralel paslasa; Real Madrid ilk golü bulacaktı. Guti ve Huntelaar ilk yarıda sahada görünmeyince doğal olarak organize olamadılar, ileride top tutamadılar. Raul didişip durdu işte. Striptizci Heintinga'yı onbirde görünce aman demiştim ama Marcello'yu iyi kapattı Hollandalı. Real Madrid sempatim malum; ama Madrid sabahlarına uyanmadığımdan Atletico Madrid'e de garezim yok. Gollerinde de ayağa fırladım hani... Aguero'yu severiz. Hep kontrataklarda Ramos'u teke tek yakalasa, 2 saat bunu seyretsek keşke, en zevkli mücadeleler bunlardı. Golde muhteşem çıktılar. Aguero'nun al-ver'i artık klasik, Lass bindirdi ama yıkılmadı, tam da zamanında çıkartı Forlan'a, o da usta işi vurdu. İkinci yarının başında hala bekliyordu Juande Ramos. Higuain'i ekrana getiren reji de biliyor elbet bu oyunu. Arjantinli ile beraber Salgado girdiğinde ben Huntelaar ve Guti çıkar diye bekledim. Hollandalı santrfor, derbinin havasının girememiş; kırk fırın ekmek yemesi gereken genç gibi duruyordu. İlginç Heinze geldi kenara. Golü de çıkmayan Huntelaar'ın ayağından buldular, sağlam vurdu. Asist Higuain'den. Açık, bağıra bağıra bir ofsayt. 50-75 arası nefes kesti. A. Madrid değişikliklerde geç kaldı sanki. Real Madrid cezayı kesebilirdi ama günlerinde değillerdi. Geçen hafta Barcelona'ya vurdukları giren Forlan ve Aguero kontrataklarda dünyaları kaçırdılar. Forlan'ın direkten dönen topu, Agüero'nun gereksiz yere penaltı diye durduğu pozisyon, sağ çaprazdan dışarı vurduğu top, sevemediğim Sinema'nın boş kaleye kaçırdığı... 10 yıldır derbi kazanamayan Atletico Madrid, hiç bu kadar yaklaşmamıştı kazanmaya. Agüero oğlunu stada getirmedi demek ki! Juande Ramos bu kez fena çuvalladı. Ercan Taner'in yine kısılan sesiyle güzel bir derbiydi. Son 14 derbide Atletico Madrid 10 puan almış oldu Real Madrid'den. Barça'da ise 26 puan koparmışlardı. Barcelona, kupa sarhoşu A. Bilbao'yu beklenildiği üzere rahat geçti (2-0). Puan farkı 6. Real Madrid'in 10 maçlık galibiyet serisi de sona erdi. Önlerindeki maçlara bakacaklar artık...
"Allah analı babalı büyütsün Agüerocum"

Frente Atletico

Frente Atletico-Madrid Derbisi
7/3/2009 Santiago Bernabeu

Real Madrid vs Atletico Madrid

Marca ve As'ın; iki rakip gazetenin Madrid derbisi için muhtemel onbirleri. İkisi de aynı onbirleri vermiş. Robben kulübede, Guti sahada. Barcelona-A.Bilbao maçı da aynı saatte oynanıyor, derbinin hemen ardından olsa hiç fena olmazdı. A. Madrid 10 yıldır derbi kazanamıyor. Blogda devam eden ankette %64 Real Madrid kazanır oylanmış.

Hugo Sanchez

1995-1996 sezonu. Real Madrid-Rayo Vallecano maçı. Raul, Abel Resino'nun canını fena yakmış. 12 sezon sonra bir kez daha karşı karşıya gelecekler. Raul, Real Madrid kaptanı, Abel Resino, Atletico Madrid teknik direktörü...

Messi'nin Fiyatı

Manchester City devre arasında Kaka'ya 130 milyon teklif ettiğinde herkesin ortak sorusuydu: Peki Messi ne kadar o zaman? Yine İngiliz kulübü vermiş kendince bunun cevabını. Al Fahim 112 milyon euro önerdi diyorlar. Cimriliği tutmuş galiba. Kaka 130 ise Messi 170'dir bence. Gelecek sezon Avrupa kupalarında olacağı bile belli değil bu takımın ama bu sezon UEFA Kupası'nda yola devam ediyorlar ve 1'e 6 ile en fazla şans verilen takım (Galatasaray 1'e 17). Hamburg-Galatasaray maçı D-Smart'ta. Geçmiş olsun...

Çakma Matador

"Şampiyon olursak Las Ventas (arena) da bir boğanın karşısına çıkacağım. Ligi ve Şampiyonlar Ligi'ni alırsak 6 boğanın karşısında oturacağım. " Sergio Ramos

6 Mart 2009

Hafta Sonu Futbol

6 Mart Cuma
20.00 Galatasaray - Bursaspor (LİG TV)
21.30 Schalke - Köln (KANAL 24)
7 Mart Cumartesi
13.00 Kasımpaşa - Orduspor (D SPOR)
14.30 Coventry - Chelsea (NTVSPOR)
15.15 Trabzonspor - Konyaspor (LİG TV)
16.30 Bayern Münich - Hannover (KANAL 24)
17.00 Roma - Udinese (NTVSPOR)
17.00 Sunderland - Tottenham (SPORMAX)
19.00 Genoa - İnter (NTVSPOR)
19.00 Hacettepe - Beşiktaş (LİG TV)
20.00 Toulouse - Bordeaux (KANAL A)
21.00 Real Madrid - Atletico Madrid (NTVSPOR)
21.30 Torino - Juventus (NTV)
22.00 Lille - Lyon (KANAL A)
23.00 Leixoes - Porto (SPORMAX)
8 Mart Pazar
13.00 Adanaspor - Karşıyaka (D SPOR)
15.15 Sivasspor - Ankaraspor (LİG TV)
16.00 Milan - Atalanta (NTVSPOR)
18.00 Everton - Middlesbrough (NTVSPOR)
18.00 Bayer Leverkusen - Bochum (KANAL 24)
18.00 Rennes - Auxerre (KANAL A)
19.00 Kayserispor - Fenerbahçe (LİG TV)
22.00 St. Etienne - Nantes (KANAL A)
22.15 Naval - Benfica (SPORMAX)

5 Mart 2009

25 Yıl Sonra A.Bilbao

Çeyrek asırdır bekliyorlardı. A.Bilbao kupa finalinde. Rakip Barcelona. Kral Kupası'nı en fazla kazanan iki takım Mayıs ayında Valencia'da karşılaşacak. 1984'de Santiago Bernabeu'daki tekme tokatlı finalin rövanşı...

La Liga'da 0-0

Bu gece Premier Lig'de Blackburn Rovers-Everton maçı 0-0 berabere bitti. Keza Serie A'da hafta sonunda Cagliari-Torino, Siena-Genoa maçları da. Bundesliga'da B.Dortmund-Hoffenheim; Werder Bremen-Bayern Münih maçları da. Bizde Ankaraspor-Gençlerbirliği maçı da. Peki ya İspanya'da. La Liga'da 0-0 seven yok. Ligde oynanan son 90 maçta 0-0 biten maç sayısı sadece bir! 23. haftadaki Deportivo Osasuna maçı. Bu maçın öncesinde 16. haftada Mallorca-Sevilla maçı 0-0 berabere bitmişti. Sezon başından beri 2'den fazla maç 0-0 berabere bitmedi. 250 maçta 12 kez "0-0"var. Gol ortalamasında diğer ligleri solladılar. Bardağın dolu tarafından bakarsak, ne güzel bol gollü bir lig. Boş tarafı da La Liga'da defans özürlü takım çok! Güiza için güzel bir mazaret(!)

Kun Agüero

Sampdoria'nın Gol İkizleri

Bu gece İtalya Kupası yarı finalinin ilk ayağında Sampdoria, Inter'i dağıttı: 3-0. Goller Cassano ve Pazzini. 3 gün içinde iki Milano devini _ligde Milan'ı ikilinin golleriyle 2-1 yendiler- bu ikili yıktı. Cassano'ya partner olan Pazzini, Mutu ve Gilardino'nun kapattığı Fiorentina forvetinden Ocak 2009'sda geldi. Kime benziyor bu ikili? Sözkonusu kulüp Sampdoria olunca "Gemelli del Gol" (Gol İkizleri) lakaplı Vialli ve Mancini 'ye. Vialli ve Mancini ikilisi, Sampdoria tarihinin efsane forveti. Vialli, 84-92 yılları arasında forma giydi. Roberto Mancini ise 1982-1997 yılları arasında. Bugün adlarının fazlasıyla Chelsea, Juventus, Lazio ve Inter ile anılıyor olmaları Sampdoria taraftarının umurunda değil tabii. Sampdoria bu ikilinin golleri sayesinde tarihindeki tek Serie A şampiyonluğunu 1990-91 sezonunda kazanmıştı. 3 de İtalya Kupası kazandılar. 1990 yılında Kupa Galipleri kupasını kazanıp, 1992'de Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde Barcelona'ya kaybettiler. İkilinin Sampdoria kariyerlerinde 300'ün üzerinde golü var.
Sampdoria, 15 yıl sonra İtalya Kupası'nı kazanma şansını yakaladı. Bu kez sahnede Cassano, Pazzini ikilisi var. Rakipleri Lazio'nun sahasında Juventus'un 2-1 yendiği maçın rövanşında belli olacak. Vialli ve Mancini, uzun yıllar Sampdoria forması giydi. Futbolun yanına endüstri kelimesinin gelmediği yıllardı. Cassano ve Pazzini ikilisi çok uzun zaman kalmayacaktır Sampdoria'da. Bir yıla kalmaz savrulurlar transfer rüzgarında...

Arda Seneye Nerede?

Yaklaşık 5 ay önce ekonomik krizin futbol üzerine etkilerinin 2009 yılı Haziran ayında belirginleşeceğini ve futbolcu bonservis ücretlerinin sıradışı bir düşüş göstereceğini iddia eden ekonomist bir arkadaşım, uzun süredir ortalıkta görünmüyordu.
Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerle yapılan ticari faaliyetlerde uzmanlık derecesinde bilgi sahibi olan bu dostum yılın yarısını havada geçirir.
Bazı ünlü sporculara finansal danışmanlık yapması nedeniyle ağzından çıkan her kelimeyi dikkatle kaydederim.
Beatles takıntısı, Barcelona taraftarlığı ve Penelope Cruz hayranlığı paydasında birleşir, şahane sohbetler yaparız. Mika Hakkinen ile Helsinki’de bir davet sırasında ayaküstü sadece 5 dakika konuştuğu için, adama fena halde inanmış ve Schumacher ekseninden sapmış bir dönek olması en büyük defosudur.
Mesela ona göre futbol kulüplerine yatırım yapmanın tam zamanı. Avrupa’da birçok spor kulübü ciddi sorunlarla karşı karşıya ve akıllı bir yatırımcı bugün dünya çapında bir kulübün hissedarlığını ummadığı kadar ucuza kapatabilir..
Çok kısa bir süre sonra oyuncular ile kulüpler ücret indirimleri için masaya oturacaklar ve en az yüzde 30 düzeyinde bir ücret indirimi yapılacak.
Hali vakti yerinde sekiz on kulüp ise, gelecek vaadeden oyuncuları şimdiden listelerine almışlar.
Bizim Antonio, Türkiye’de hangi siyasilerin, hangi holding ve bankalardan kendi illerindeki futbol takımlarına destek vermeleri amacıyla ricacı oldukları konusunda da müthiş bir dosyaya sahiptir.
Kısa bir Avrupa turundaymış, son durağı Münih’ten gelir gelmez beni aradı.
“Sana senin bilmediğini düşündüğüm haberlerim var.”
Futbolun perde arkasındaki antika icraatları önceden yakalayıp benimle paylaştığı için yine yeni bir bomba ile karşı karşıya olduğumuzu hemen kavradım.
Bir yerlere yetiştirme telaşım olmadığına göre, başbaşa otururup yiyip içmek, konuşup gülmek zamanıdır düşüncesiyle hemen randevu talep ettim.
Kehanet ve teorileriyle güldüren bu adam, Milan’ın Beckham ile birkaç aylık bir sözleşme yapacağını neredeyse 5 ay, Nicolas Anelka’nın Chelsea’ye transferini 3 gün, Abramovich’in Hiddink tasarrufunu Scolari gitmeden önce bana yetiştirmişti. Honda’nın F1’den çekileceği ve Alonso’nun Ferrari ile anlaştığı istihbaratı nedeniyle yüzde yüz güvenimi kazandığı için;
Yeşilköy’e inen inmez beni araması bu kez daha bomba bir havadis yakaladığı anlamına geliyor olmalıydı.
Yedik içtik lafladık.
Gazprom’u Rus futbolunun açmazları ve avantajlarını anlattı.
Everton’a olan sempatimi bildiğinden, yeni stadın finansal hikayesini Arteta’nın tasarruflarını nerede değerlendirdiğine kadar herşeyi konuştuk.
Birçok Avrupa’lı yıldız’ın Türkiye’de garantili devlet kağıtlarına yatırım yaptığı, iyi para tutan bazı Türk futbolcuların ise, genellikle İsviçre bankaları ile çalıştığı detayına fena takıldım.
Almanya’da duydukları ise işin en can alıcı noktasını oluşturuyordu.
Bayern Münih haziran ayında Galatasaray’lı Arda Turan’ı almak için kararlıymış.
Bütçelerini bile planlamışlar.
Kaynağı her zamanki gibi çok sağlam..
Nasıl olur, bilmem ama dedikodu ötesi olduğunu biliyorum.
Arda’nın Bayern Münih’te oynamasının, Hamit Altıntop’un Galatasaray’a gelmesinden daha büyük bir olay olduğu tartışılmaz sanırım.
Bugünlerde gazetelerde İtalyan kulüpleri Arda’yı istiyor haberlerini okuyunca paylaşmak istedim.
OKAY KARACAN

4 Mart 2009

Bülent Korkmaz vs. Guardiola

Bülent Korkmaz: 24 Kasım 1968 İstanbul doğumlu. Malatya, Doğanyol, Gevheruşağı köyünden Osman ve Nevin Korkmaz çiftinin 3 erkek evladının ortancası. Küçük kardeşi Süper Lig'de 20 yıl forma giyen Mert Korkmaz. Futbola Edirnekapı'nın toprak sahalarında başladı. Korkmaz Ailesi Florya'ya, Galatasaray'ın Metin Oktay Tesisleri'nin karşısına taşındığında 11 yaşındaki Bülent'in hayatı değişti. Futbolcu olma isteği her zaman ailesinden destek buldu.
Josep Guardiola: 18 Ocak 1971'de Santpedor'da, Barselona şehrinin taşrasında doğdu. Cruyff'lu Barcelona'yı ilk kez Camp Nou'da babasıyla izledi. Gimnastic de Manresa'nın altyapısında futbola başladı. 13 yaşında Barcelona'nın altyapısı "La Masia"nın kapısından içeri girdi. Ailesi, futbolcu olmasına karşı çıktı. Eğitimine üniversitede hukuk okurken 1. sınıfta son verdi.
Bülent Korkmaz: 1979 yılında Galatasaray seçmelerinde "Kaleci kim?" diye sorulduğunda Salih Bulgurlu hoca "İndir elini, sen orta sahasın" dedi. Kendisinden 2 yaş küçük kardeşi Mert de Galatasaray altyapısına katıldı. Ahmet Keskinkılıç, ona liberoda görev verdi. 15 yaşında haftada 3 maça çıkmaya başladı. Bülent Ünder genç takıma çağırdığında 7 günde 5 farklı kategoride maça çıkıyordu.
Josep Guardiola: 1979 yılında Hollanda modeliyle yeniden yapılanan Barcelona altyapısının harika çocuğu olarak tarihe geçti. Kulübün efsane stadı Camp Nou'nun yanında Mini adı verilen ve altyapı takımlarının maçlarını oynadığı sahada Cruyff'un bir sözü hayatını değiştirdi. Genç takımı çalıştıran Carles Rexach'a, Guardiola'yı sağ kanattan al ve orta sahanın ortasında kullan diyen Hollandalı, Katalanlar'a bir yıldız armağan etti.
Bülent Korkmaz: Galatasaray'ın Şampiyon Kulüpler Kupası'nda S.Bükreş ile yarı final oynadığı sezon 20 yaşında ilk maçına çıkar. Mustafa Denizli, onu 5 Ekim 1988'de Rapid Wien karşısında sahaya sürer. Altyapıdan 4 gençtirler: Tugay, İhsan ve Hüseyin. 39 yaşındaki Tugay Kerimoğlu Blackburn Rovers'ın kaptanı. İhsan, Gaziantep ve Antalya'da oynadı, futbolu bıraktı. Hüseyin son olarak 3. ligde forma giyiyordu.
Josep Guardiola: Johan Cruyff, 19 yaşında Guardiola’yı A takım kadrosuna çağırır. 80’lerin ikinci yarısında Akbaba Beşlisi ile İspanya’da şampiyonluklara ambargo koyan Real Madrid’in hükümdarlığına son veren “Rüya Takım”ın bir parçası olur. Onun da yer aldığı Koeman, Bakero, Beguiristain, Stoickhov, Nadal, Sergi’li kadro 4 yıl üst üste şampiyon olur.Bülent Korkmaz: Feldkamp ve Hollman yönetimindeki şampiyon olan Galatasaray’da Alman stoper Stumpf’dan profesyonel futbolcunun nasıl yaşaması gerektiğini öğrenir. Guardiola gibi kariyerinde 4 yıl üst üste şampiyonluğu Fatih Terim yönetimindeki Galatasaray’da yaşar. Kariyerinde 8 Lig Şampiyonluğu, 5 Türkiye Kupası, 5 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 2 Başbakanlık Kupası, 6 TSDYD Kupası, 1 UEFA Kupası, 1 Süper Kupa bulunan Bülent Korkmaz, Euro 1996 ve Euro 2000’de forma giydi. 2002 Dünya Kupası’nda 3. olan kadronun kaptanıydı ve finallerde gol atma başarısını gösterdi. 16 yaşında B. Dortmund’dan teklif aldı, kabul etmedi. Kariyeri boyunca, 26 yıl Galatasaray forması giydi. 3 numara ile özdeşleşti. Takım kaptanlığı ona “Büyük Kaptan” lakabını getirdi. Galatasaray’da bayrak adam oldu.
Josep Guardiola: 11 yıllık Barcelona kariyerinde 6 lig şampiyonluğu kazandı. 1992’de Şampiyon Kulüpler, 1997’de Kupa Galipleri Kupası’nı kaldırdı. 2 Avrupa Süper Kupa, 2 İspanya Kral Kupası, 4 de İspanyol Süper Kupası’nı kariyerine yazdırdı. 1997 yılında Bakero futbolu bıraktığında takım kaptanlığına yükseldi. Koyu bir Katalan milliyetçisi olduğundan Nou Camp’da taraftarı önünde galibiyetleri Katalan bayrağına sarılarak kutladı. Milli takımla 1992 Barselona Olimpiyatları’nda altın madalya kazandı. 1994 Dünya Kupası ve Euro 2000’de oynadı. 47 kez milli formayı giydi, 5 gol attı. 4 numaralı formayla özleşti. Ülkesinde kısaca “Pep” olarak tanınıyor. 2001-2005 yılları arasında İtalya’da Brescia ve Roma formalarını giydi. 2006 yılında Meksika’da futbolu bıraktı.Bülent Korkmaz: Teknik adamlığa giden futbolculuk kariyerinde Mustafa Denizli, Feldkamp, Fatih Terim, Lucescu ile çalıştı. Her teknik adamın bir yönünü teknik adamlığında harmanladığını söyledi. Milli Takım’da Ersun Yanal’ı gözlemledi. Antrenörlük kariyerine, bir dönem Yanal’ın yardımcılığına yapan Mesut Bakkal ile Gençlerbirliği’nde başladı. 2006-2007 sezonun ikinci yarısında puan tablosunun son sırasındaki Kayseri Erciyesspor’un başına geçti. Sezonun son haftalarına kadar savaştı, mucizenin kenarından döndü. Takımına, Türkiye Kupası’nda final oynattı. 2007-2008 sezonunda Bursaspor’da göreve geldi. Kulüp yönetimi ile aynı frekansta olmadıklarından istifa etti. Kısa bir dönem Gençlerbirliği’nde çalıştı ve ardından kendini çabuk tüketilen hocalar girdabından kurtarıp bir süreliğine kenara çekildi.
Josep Guardiola: 6 yıl sonra döndüğü Barcelona’da B takımın başına geçti. İspanya’da 4. ligde mücadele eden takıma oynattığı hücum futboluyla dikkat çekti. Dos Santos, Bojan gibi altyapının yıldızlarına A takımın yolunu açtı. Son 2 sezonda şampiyonluğu Real Madrid’e kaptıran Rijkaard’ın yerine Haziran 2008’de Barcelona teknik direktörlük koltuğuna oturdu.Bülent Korkmaz:Bir gün döneceğim" dediği Florya’ya, 23 Şubat 2009’da Galatasaray’ın yeni teknik direktörü sıfatıyla döndü. Skibbe’den görevi devralan Bülent Korkmaz, sarı-kırmızılı kulübün kulubesinde ilk kez Bordeaux maçında sahaya çıktı ve unutulmaz 90 dakikadan 4-3 galip ayrıldı ve takımını UEFA Kupası’nda 4. tura çıkardı.
Josep Guardiola: Sezon ligin zayıf ekibi Numancia mağlubiyeti ve Santander beraberliği ile başladı ama sonrasında Barcelona’yı uçurdu. İspanyol lig tarihinin en iyi performansını ortaya koydu. 3 gol ortalamasıyla takımı Avrupa’nın en golcü takımı oldu. 24 maçta 19 galibiyet alan takımı halen 4 puan farkla lider ve 3 kulvarda da yoluna devam ediyor.Bülent Korkmaz: Futbolculuk kariyerindeki agresif karakterini çalıştırdığı takımlara da aşıladı. Savunma oyuncusu olmasına rağmen hücum futbolunun son yıllardaki temsilcilerinden. 4-3-3’den vazgeçmiyor. 90 dakikayı kenarda ayakta izliyor ve takımını basketbol koçu gibi idare etmeyi seviyor. Saha dışında öğrencileriyle birebir iletişim halinde. Maç öncesi taktik toplantılarında takımı motive eden konuşmaları çeyrek asırlık kariyerinin mirası. Yıldızlara değil, takım oyununa inanıyor. Göreve gelir gelmez Sabri ve Ümit Karan’a verilecek cezaları erteletti. Sabri, Bordeaux maçının galibiyet golünü attı.
Josep Guardiola: Bülent Korkmaz gibi 4-3-3 oynatıyor. Johan Cruyff ve Louis Van Gaal, teknik adamlık kariyerini etkilen futbol akılları. Göreve geldiğinde takımın havasını bozduğuna inandığı Deco ve Ronaldinho gibi yıldızlarla yolları ayırdı. Sorunlu Eto’o’yu gol krallığına koşan bir forvete dönüştürdü. Futbolcuların yemek düzeninden, boş vakitlerinde oynadıkları Playstation’a kadar herşeye karışıyor. Antrenmana ve takım yemeğine geç gelenlere ceza uygulamasını başlattı. Maça giderken takımına Coldplay dinletiyor.Bülent Korkmaz: Galatasaray altyapısından yetişen bir çok oyuncunun idolü. 1987 doğumlu Uğur Uçar, onun 3 numaralı formasını giyiyor.
Josep Guardiola: Bir zamanlar Barcelona’da top toplayan çocuk olan Guardiola efsane olduğu kulübün altyapısından yetişen aynı mevkiide oynayan Xavi, Iniesta’nın idolü. Iniesta’nın Barcelona tesislerindeki odasının duvarlarını genç takımdayken Guardiola posterleri süslüyordu.Bülent Korkmaz: 19 yıllık evli, 2 kız çocuğu babası. Kariyeri boyunca magazin basınından uzak durdu, mazbut aile yaşamıyla dikkat çekti. Ferrari ve Michael Schumacher hayranı. Görev yapmadığı dönemde hafta sonları naklen yayınlanan tüm maçları izleyen, dünya futbolunu çok yakından takip eden bir futbol aşığı. Şıklığını çokça eşi Banu Hanım’ın tercihlerine borçlu. Spor giyinmeyi seviyor. Saha içinde Milano havası estiriyor. Tatlı yemeği çok seviyor. Favorisi Sirkeci Hacı Bekir’den çikolatalı pasta.
Josep Guardiola: Özel hayatların didik didik edildiği İspanyol medyasından her daim kaçmayı başarmış bir eski futbolcu. Evli, 30 yaşında baba oldu. Bu sezon Avrupa’da moda dergilerinin dikkatine çekecek kadar şık bir teknik adam. Korkmaz gibi spor giyinmeyi seviyor. Uzun ceketi tercih ettiği takımları Barselona’da özel terzisinden. Barselona’da favori restoranı Ferran Adria’nın sahibi olduğu 3 Michelin yıldızlı El Bulli. Barselona’nın meşhur balık pazarı La Boqueria’da El Quim’de sık sık görülüyor.

Satna Cruz-Betnley-Ingazhi

Bu hatalardan bahsederken önce "Sarbi"yi anmak lazım. Blackburn Rovers ise ikiledi. David Bentley, Blackburn Rovers forması giyerken böyle yakalamıştı objektiflere. Santa Cruz da bu hafta sonu. Bu formaların arkasına kim yazıyorsa isimleri; N ve T harfiyle problemi var, klavyeden gayrı. Formaları kontrol etmeyen malzemeciyi işinden edecekler. Aynı harfler, aynı hata... Cüneyt Tanman(edit) ve Ingazhi'ye selam ederim...

Batistuta

40 yaşına geldi Batistuta. Futbol izlemeyi sevmez. Polo oynuyor bugünlerde. İnsan özlüyor böyle golcüleri.

La Liga'da Son Durum

3 Mart 2009

Raul A.Madrid-Barça'yı İzledi Mi?

Cumartesi akşamı Espanyol'a golünü atan Raul, Pazar akşamı ayaklarını uzatıp o muhteşem 90 dakikayı, Atletico Madrid-Barcelona maçını izlemiş midir? Bu fotoğraf bu sorunun cevabı. Raul ve eşi Mamen, Pazar akşamı Luis Figo'nun Giuseppe Meazza'da davetlisiydi. Figo tabii ekmek parası(!), atmış kendini sahaya. Yanlarındaki Figo'nun eşi Helen. A.Madrid-Barça maçı Inter-Roma'dan 1.5 saat önce başlamıştı. Bu da şüphemiz olsun izleyip izlemediğine dair. Hayatta bir futbolcu arkadaşın olacak mutlaka. Öyle nedir, ev ziyareti, viskiler, çaylar. Adam seni stada davet edecek böyle...

Madrid Kardeşliği

Hafta sonu Real Madrid-Atletico Madrid derbisi var. Atletico Madrid sayesinde Real Madrid, Barça ile puan farkını 4'e indirdi. Madrid'deki ezeli rekabete dışardan bakınca, Atletico Madrid'in Barça'ya yol verdiği düşünelebilir. Peki geçmiş maçlar ne diyor? Atletico Madrid yıllardır Barça'nın yolunu taş koyuyor ve nefret ettikleri Real Madrid'in önünü açıyorlar. Sadece 2002'den bu yana bakmak yeterli. Atletico Madrid ile Barça arasında oynanan 14 maçta, A. Madrid, Barça'nın 26 puanını çalmış. 6 galibiyeti ve 4 beraberliği var. Aynı dönemde Real Madrid ile oynadıkları 13 maçta ise Atletico Madrid hiç kazanamadı, sadece 4 beraberlik alabildi. Real Madrid'den çalabildikleri puan sadece 8. Bu hafta sonu da 14. maça çıkacaklar. Agüero, Barça'ya 2 gol attığı maçta 12 günlük oğlu Benjamin'i stada getirmişti. Baktı ki uğurlu geldi, kulüp izin verirse Santiago Bernabeu'ya da götürmek istiyorum diyor şimdi. Hani tiyatrocunun kuliste büyüyen çocuğu gibi bu ufaklık da stadlarda büyüyecek... Madrid derbisi anketi sağ köşede

Çalım Yiyip Dava Açanlar

Bu golü izlemeyen yoktur. Ronaldo'nun Barcelona forması giydiği sezon rakip takımın yarısını çalıma dizip attığı gol. Golü yiyen takım Compostela idi. Golden sonra İspanyol rejisi Bobby Robson'u ekrana getirmiş, o da kafasını ellerinin arasına almış, "Gördüğüm gerçek miydi?" der gibi bakıyordu kulübedekilere. Nike o dönemde İspanya'da bu golün görüntülerini reklamda kullanmak için 35 bin euro ödemiş. Reklamı izlemedim. Sloganı "Tanrı'dan dünyanın en iyi futbolcusu olmayı istediğini hayal et. Tanrı seni dinler" imiş. Buraya kadar güzel. Ya sonrası? Compostela takımının 7 oyuncusu ki aralarında golü yiyen kaleci yok, mahkemeye gitmişler. Biz rencide olduk, bizim gururumuzla oynuyor bu reklam diye dava açmışlar. Mahkeme 12 yıl sonra karar verebildi. Nike ve Ronaldo ceza almadı elbette! Mahkeme kararı der ki: Artık tarih olmuş bu maçta Ronaldo'nun futbolculuğunu tarif etmek için Compostela'lı oyuncuların gururuyla oynamanıza gerek yoktu.. "Hey gidi Ronaldo heyyy" diye bitireyim...

Kavruk Juande Ramos

Barcelona 3 maçta 8 puan kaybını anlamlı kılan elbette ki Real Madrid'in seri galibiyetleri. Başka bir ülkede, başka bir takımda o takımın teknik direktörünü omuzlardan indirmezlerdi. Juande Ramos pek kavruk kalıyor galiba bu fotoğrafta. İspanyol medyası, Schuster'den bayrağı devralan Ramos'u bir türlü sevemedi. Real Madrid 10 maçtır kazanıyor, arada başkanını kaybetmiş, varsa yoksa futbolcular; Raul... Bu ilginç bir bakış açısı. Artık eski Sevilla hocası olduğundan mı sevmiyorlar; yoksa Madrid medyasının tepesi Juande Ramos ile papaz mı bilmiyorum ama bu kadar ezilen başka büyük takım teknik direktörü görmedim. 12 puan geriden gelip şampiyon olsa bile gelecek sezon koltuğu garanti değil. Zamanında Ronaldinho çirkin forması satmaz deyip Beckham'ı tercih eden Florentino Perez Haziran ayında başkan olduğunda muhtemelen kendine fiyakalı başka bir hoca bulacaktır. Mesela Milan'da topun ağzında olan Ancelotti gibi..

2 Mart 2009

Raul Sevinirken

Bu kez istatistiklerinden bahsetmeyeceğim. Başarıya doğmuş futbolcu diye tanımlarız ya biz futbolumuzda. Hani "onları takımda tutmayacaksın" klişesi vardır hemen ardından gelen. Peki bu adamın hali nedir? Bu nasıl gol sevincidir, bu nasıl bir hırstır? Haksızlık ediyor da olabilirim ama ısrarlıyım. Bizim ligimizde golcüler bu fotoğraftaki ifadeyi veremiyor. Bizde harbi gol sevinci yok...

Madrid vs Barselona

-4

Video: Atletico Madrid:4 Barcelona:3
At. Madrid: Leo Franco; Heitinga, Pablo, Ujfalusi, Antonio López; Maxi (Sinama m. 66), Assuncao, Raúl García (Maniche m. 77), Simao; Forlán (Banega m. 88) y Kun Agüero.
Barcelona: Victor Valdés; Alves, Márquez, Puyol, Silvinho (Cáceres m. 77); Xavi, Gudjohnsen, Toure Yaya; Henry, Eto''o y Messi.
Goles: 0-1: m. 18, Henry, de disparo desde fuera del área. 0-2: m.30, Messi en jugada personal. 1-2: m. 32, Forlán de disparo lejano. 2-2: m. 55, Agüero, tras fallo de Márquez. 2-3:m. 73, Henry. 3-3: m. 78, Forlán, de penalti. 4-3: m. 86, Agüero.

Arjantinli, Arjantinli'ye bunu yapar mı?

1 Mart 2009

Benjamin Aguero Maradona

Öyle 40'ı çıksın diye beklemiyorlar oralarda(!) Benjamin Agüero Maradona, 12 günlükken babasıyla Vicente Calderon'da. Ayağı da uğurlu geldi...

Maldini'nin Eskittiği Bavullar

Bu fotoğrafla karşılaştığımda kafama takılan; "Bu adam tüm kariyeri boyunca kaç kilometre uçmuştur?" oldu. Paolo Maldini'nin maç istatistiklerinden yola çıktım. 1984 yılında Milan'da ilk maçına çıktı. 41 yaşında. Serie A'da 25. sezonu. Ligde oynadığı maç sayısını 650 olarak kabul ettim. Roma deplasmanı ve uzak Palermo deplasmanından yola çıkıp Serie A'da Milano'dan ortalama uzaklığı 600 km olarak belirledim. 325 deplasman X 600= 195 bin km. 160 Avrupa Kupası maçına çıktı Maldini. Milano-Madrid, 1200 km'yi ortalama olarak aldım. 80 X1.200=96 bin km. İtalyan milli takımında 126 maçı var. Dünya Kupaları, Avrupa Şampiyonları, uzun süreli turnuvaları göz önüne alıp 60 maç olarak yazdım listeye. Madrid mesafesi milli maçlar için de geçerli. 60 X1200: 72 bin km. 25 yıl boyunca İtalya kupası, özel maçlar, turneler için de sezon başına 4 uçuş ekledim ve İtalya ortalamasıyla çarptım. 100 X 600: 60 bin km. Toplamı 423 bin kilometre. Elbette bunu dönüşü de var, çarpalım ikiyle. 846 bin kilometre. 21 kez dünyanın etradında dönmüş Maldini! Yuvarlak hesapla 1200 uçuş. Ortalama 2 saatten. 2400 saat. 41 yaşındaki bu adamın sadece topun peşinde 100 günü havada geçmiş. Elinde bu ya da bundan önce eskittiği kimbilir kaç bavul!