17 Ekim 2009

Güle Güle Büyük Adam

Babam çok severdi, ben daha çok...
Güle güle büyük adam... Babama selam...
******
Hayatın yorgunluğu,
hala ve her zaman
çok şey öğrenebileceğin
adamlar yitip gittiğinde
ve
öğreten sen olduğunda
onların artık olmadığını
hatırladığında başlar.

1 Litre Benzinim Olsa


1 Litre Benzinim Olsa
by 1litrebenzinimolsa

Liverpool'u Yakan Balon

Gerrard ve Torres'siz gittikleri bu deplasmanda puan çıkartabileceklerine inanmıyordum. Ama bu gol tarihe geçer. Sunderland'li Bent'in attığı golün videosu NTV'nin sitesinden. Rafael Benitez'in balonu patlamıştır (!) Yazık ki yazık...

Biri Şike Mi Dedi?

Brezilya'da 9 dakikada 9 gol!

Valencia Barça'yı Beklerken #2


Valencia'nın Barcelona maçı için hazırladığı videoyu dün yayınlamıştım. O görüntüleri komite sert bulunca Valencia ikinci videoyu yayına koymuş. Harika da protesto olmuş.

(Ağır grip yüzünden blog ancak 1-2 video ile güncellendi. Haftaya turp gibi olmayı umuyorum.)

16 Ekim 2009

Valencia Barça'yı Beklerken

Hafta sonunda Valencia-Barcelona maçı var. Real Madrid'in Sevilla deplasmanında bıraktığı 3 puanın ardından Barcelona bakalım bu sert deplasmanda darbe yiyecek mi? Valencia sitesinde taraftarı gaza getiren bir video yayınlamış ancak bu İspanya'da futbolda şiddet ile uğraşan komisyon tarafından sert bulunmuş. Takdir sizin...

Hafta Sonu Futbol

17 Ekim Cumartesi
14:30 St Johnstone-Rangers / Euro Futbol
14:45 Aston Villa-Chelsea / Spormax
16:00 Denizlispor-Bursaspor / Lig TV
17:00 Celtic-Motherwell / Euro Futbol
17:00 Manchester United-Bolton / Spormax
17:00 Stoke City-West Ham / Spormax
19:00 Juventus-Fiorentina / NTV Spor
19:00 Konyaspor-Mersin İdman Yurdu / D Spor
19:00 Nottingham Forest-Newcastle / Futbol Smart
20:00 Beşiktaş-Kasımpaşa / Lig TV
20:00 Nancy-Marsilya / Kanal A
21:00 Real Madrid-Valladolid / NTV
21:45 Genoa-İnter / NTV Spor
22:00 Lille-Rennes / Kanal A
23:00 Valencia-Barcelona / NTV
18 Ekim Pazar
00:30 Sao Paulo-Atletico MG / Spormax
13:00 Lokomotiv Moskova-Spartak Moskova / Spormax
15:00 Blackburn-Burnley / Spormax
16:00 Gaziantepspor-Fenerbahçe / Lig TV
17:30 Sparta Rotterdam-Feyenoord / Futbol Smart
18:00 Wigan-Manchester City / Spormax
19:00 Dardanelspor-Çaykur Rizespor / D Spor
20:00 Galatasaray-Trabzonspor / Lig TV
22:00 Palmeiras-Flamengo / Spormax
21:45 Milan-Roma / NTV Spor
22:00 Toulouse-Paris SG / Kanal A
19 Ekim Pazartesi
19:00 Kayseri Erciyesspor-Kocaelispor / D Spor
22:00 Fulham-Hull City / Spormax

15 Ekim 2009

Uruguay 0 - Arjantin 1

Şili-Ekvador maçının gidişatı bu maçı direkt etkiledi. Şili golü atınca da maçın içi boşaldı. Kötü maçtı. Baraj oynamaya abone olan Uruguay atsa direkt gidecekti. Maradona ve Arjantin Güney Afrika'da. Bu kadrolarla bu kadar kötü futbol oynamak da ayrı bir başarı! Yazacak çok şey kadar uyku da var. Arkası yarın...

14 Ekim 2009

Yok Sensiz Olmaz

Ole'nin manşeti "Beni dışarda bırakma". Bizsiz olmasına alıştık da; Arjantin'siz Dünya Kupası olmaz. Maç gece 01:00'de. NTV ve NTV Spor ortak yayınlıyor. Yüksek ihtimalle Emre Gönlüşen anlatır. Blogdaki ankete göre de bu maç "Karakolda biter". Şili-Ekvador maçı da aynı saatte başlıyor. Şili ilk golü atarsa üzerine bu kadar anlam yüklediğimiz bu maç al gülüm ver gülüme de dönebilir.
Uruguay: Fernando Muslera; Maximiliano Pereira, Andrés Scotti, Diego Lugano, Marín Cáceres, Álvaro Pereira; Diego Pérez, Walter Gargano, Jorge Rodríguez; Luis Suárez, Diego Forlán.
Yedek: Castillo, Fucile, Victorino, Eguren, 'Cebolla' Rodríguez, Abreu, Cavani.
Arjantin: Sergio Romero; Nicolás Otamendi, Rolando Schiavi, Martín Demichelis, Gabriel Heinze; Jonás Gutiérrez, Javier Mascherano, Mario Bolatti, Juan Sebastián Verón; Lionel Messi y Gonzalo Higuaín.
Yedek: Andújar, E. Insúa, Lucho González, Braña, Tévez, Aimar, Agüero, Palermo.

12 Ekim 2009

Naklen Yayınlar

12 Ekim Pazartesi
20.00 Çaykur Rizespor – Kayseri Erciyes (D SPOR)
23.00 River Plate – Independiente (NTVSPOR)
14 Ekim Çarşamba
19.00 Almanya – Finlandiya (KANAL A)
21.00 Türkiye – Ermenistan (ATV)
22.00 İngiltere – Belarus (NTVSPOR)
15 Ekim Perşembe
01.00 Uruguay – Arjantin (NTVSPOR)
Foto: Mercado del Puerto - Montevideo, Uruguay

Cristianodependencia

İspanyolların futbol sözlüğüne yeni giren bir kelime bu. Aslında dependencia kelimesinin başına bir futbolcu ismini getirmek yeterli. Geçen sezon da Barcelona'da Messidependencia konuşuluyordu. Bir futbolcunun eksikliği takımın kaderini etkiliyor mu diyelim kısaca. Cristiano Ronaldo Portekiz-Macaristan maçının ilk yarısında sakatlanıp oyundan çıktı. Meşhur FIFA virüsü sadece Real Madrid'i vurmadı. Juventus'ta Buffon'a da menisküs teşhisi koydular. Ronaldo 1 ay oynayamayacak. Bu da Şampiyonlar Ligi'nde iki Milan maçında yok demektir. Güzel futbol oynat diye Başkan Perez'den ayar alan Manuel Pellegrini için çok kötü haber bu. Ronaldo'suz 30 günde Real Madrid bir kez daha kaybetmemeli. Sevilla mağlubiyetiyle hakkını kullandı zaten! Bursaspor da FIFA virüsüne çarpıldı. Kaleci Ivankov'un ayağı kırıldı. 6 haftadan önce sahalara dönmesi zor. Güiza'nın adalesindeki yırtık için ise Fenerbahçe'nin tetkikleri bekleniyor.

11 Ekim 2009

Rijkaard'ı Kim Gönderiyor?


Hikayede adı geçen şahıslar gerçektir ancak yapılan eşleştirmelerde ne karakter ne de kariyer benzerlikleri vardır. Birbirlerine kalın zincirlerle değil; ince tellerle bağlı şahıslar bunlar. Madem Frank Rijkaard'ın Galatasaray'a gelişiyle beraber her zamankinden çok daha fazla Barcelona kulübü telafuz ediliyor bu ülkede. O zaman benzer noktaları bulmaya çalışalım yakın tarihte. Önce filmi sona sarmamız gerekiyor...

Teknik adamlık kariyerinde Barcelona macerasına kötü başlayan Rijkaard, Galatasaray tam ters bir grafikle çıktı karşımıza. Oynadığı 16 resmi maçta sadece bir mağlubiyet alan Rijkaard'a yöneltilen futbol eleştirileri konumuz değil. Ne B planının olmaması, ne korkak bir teknik adam olup olmadığı; ne de Türkiye'nin İspanya'ya benzemediğinin farkında olup olmaması... Polat iktidarında Feldkamp'ın ardından Skibbe ve Bülent Korkmaz dönemlerinde yaşanan hayal kırıklıkları, görüşülen teknik adamlar arasında en kariyerlisiyle anlaşmasını sağladı Galatasaray'ın. Bir günde ya da bir ayda. Schuster, Ramos vs. vs... Tabiri caizse bu sefer eşeği sağlam kazığa bağladılar! İki beraberlik ve bir mağlubiyetin ardından tutulduğu eleştiri yağmurundan farklı haberler yazılıp çiziliyor. Mesele de budur. Rijkaard'ın Galatasaray'dan firar edeceği diyelim kısaca. Sezona kötü başlaması hiç de sürpriz olmayan Milan'da Guardiola modasını etkisiyle göreve getirilen Leonardo'nun koltuğuna eski bir Milan yıldızı olduğu gerekçesiyle yakıştırılıyor Rijkaard. Nerede peki? Ne hala attığı her futbol adımını takip eden Katalan medyasında; ne de Milan'da priz bozulsa manşete çıkartan İtalyan medyasında.

Rijkaard'ın Milan ile anlaştığı haberlerinin sadece bizim medyamızda yer almasının bir anlamı bir alt metni olmalı! Duyum üzerine yazılan ve spekülasyon olarak tarif edilen haber(ler)in fikri takibinin İtalya medyasında bir yansıması olması lazım, öyle değil mi? Ya da Milan, Rijkaard'ı çağırıyor diye yazıldığında ertesi gün Galliani'nin, Polat'ın, Rijkaard'ın, Haldun Üstünel'in vazife bilip bir açıklama yapması. Bunu bir kez deneyen Rijkaard oldu ve haberi kesin bir dille yalanladı. Üstelik bu dönemde Leonardo'nun en sıkıştığı Zürih maçının ardından bile İtalya'da manşetlere çıkan isim Van Basten'di. O zaman bu neyin ısrarı? Bugün "Milan istiyor" diye yazıp ertesi gün "Milan'ın istediği" ile devam edilen; bir gün sonra da "devre arasına kadar sabrederiz, o zaman gelirsin" ile geliştirilen bu senaryoların amacı ne? Ya da 16 maçta sadece bir mağlubiyet almış bu teknik adam için neden Galatasaray yönetiminin hayali "güveniyoruz" açıklamları, taraftarın "arkasındayız" haykırışları manşete çıkıyor. Rijkaard bu ülkeye demir atmadı, burada da yaşlanmayacak. Elbet bir gün gidecek. Peki neden sadece geldikten 3 ay sonra? Çok soru sordum, gelelim cevaplara...

O zaman filmi başa saralım ve Barcelona ve Galatasaray tarihinde bazı isimleri pamuk ipliğiyle birbirlerine bağlayalım. Barcelona'nın eski başkanı Nunez ve Özhan Canaydın; Johan Cruyff ve Fatih Terim; Joan Laporta ve Adnan Polat, Guardiola ve Bülent Korkmaz ve Rijkaard ile Rijkaard! Kısaca hatırlatarak gideyim. Cruyff'u kulüpten yollayan ve bunun vebalini 4 yıl boyunca ödedikten sonra Barcelona başkanlığını bırakıp giden adamdır Josep Lluis Nunez. Fatih Terim'in 2. kez Galatasaray'ın başına geçtiği döneme son noktayı koyan ve dönemin başkanı olarak bir numaralı sorumlusu olan ise Özhan Canaydın. Guardiola ve Bülent Korkmaz benzerlikleri herkesin ezberinde geçelim. Joan Laporta'nın başkanlığa geldiğinde sportif direktörlüğe getirmek istediği ve başaramadığı isim Guardiola'dır. Benzer başkanlık özellikleri çizen ve Laporta gibi kulübe farklı gelir kaynakları üreterek çıkış noktasına getiren Adnan Polat'ın da Feldkamp döneminde antrenör yapmak istediği isim Bülent Korkmaz'dır. Rijkaard ise adı geçen iki kulübün keşişme noktası.

Peki Rijkaard neden her gün Milan'a gönderiliyor? İşte bu da Barcelona tarihindeki Mavi Fil grubunun Galatasaray'daki aksini bularak ortaya çıkartılabilir. Galatasaray taraftarının mevcut kadro içinde gitti açıklaması yapıldığında kıyameti koparacağı -tabii bence- 4 isim var. Şiddet sırasıyla yazıyorum çoğalarak. Baros, Keita, Arda ve Rijkaard. Baggio'nun Fiorentina'dan ayrılıp Juventus'un yolunu tuttuğundaki kıyametin bir benzeri bugün ancak Arda ve Rijkaard ile gerçek olabilir. Adı geçen isimler Adnan Polat ve yönetiminin pırlantalarıdır. Arda her gün bir yere gönderiliyor, Rijkaard her gün aynı yere...

Yolun sonuna gelirken koşmaya başlayayım, gözlerinizi daha fazla yormayayım. Rijkaard'ın Galatasaray'dan koparılma çabası ne tercih ettiği futbol taktikleriyle ne rakibin kalem lobisiyle açıklanamaz. Galatasaray'ın 2010 seçimlerine teknik adamı Rijkaard olarak girecek Adnan Polat'ın seçimde karşısında kimsenin duramayacağı aşikardır. Bunu da söyleyen ben değilim. Galatasaray camiası! Rijkaard ve ekibinin tası tarağı toplayıp gittiği bir ortamda "son 3 yılda 5 teknik adamla çalıştı" kartvizitine sahip olacak Adnan Polat'ın o seçim kürsüsünde ve oy sandığında ne kadar yorulacağı da başka bir gerçektir. Bu 8 milyona alınan ancak bedava olduğu asparagası yapılan Elano özneli satırlar hatırlanarak okunmalıdır. İşte Milan haberlerinin alt metini budur. Galatasaray'da seçim dönemi; ortalıkta aday olmamasına rağmen beklenenden çok daha önce başlamış anlaşılan.

Barcelona'da Laporta ile yola çıkan Sandro Rossell, 2010 yılında Galatasaray gibi başkanlık seçimi yapacak Katalan kulübünde Laporta'ya karşı başkan adayı...
Galatasaray'ın da Barcelona gibi bir Mavi Fil grubu var mı?
Galatasaray'ın da üye sicil defterinde bir Sandro Rossell'i var mı?
Bunu ancak Mart 2010'da öğrenecek Galatasaraylılar.
Emin olun o tarihten çok daha önce Rijkaard, bir B planının olup olmadığı sorusunun cevabını verecektir Türkiye'deki futbolsevere...
Şimdi, total futbol konuşmak isteyen?

Milli Takım'ın Yeni Teknik Direktörü?

Martin Palermo ve Maradona

Yoruma gerek var mı?

Tanrı Böyle Buyurdu


Gazetede işler uzayınca ancak son 20 dakikasına yetişebildim eve. İyi ki de yetişmişim. İnanılmaz bir final oldu. Peru'nun hiçbir iddiası yok. 90'da kaleci süper çıkardı derken karambolden 1-1 yaptılar. Yağmur, fırtınadan saha görünmüyordu. O çıldırmış havada inleyen tribünlerle ben de yıkıldım vallahi. Ardından Ersin Düzen'in dediği gibi "Tanrı yine elini uzattı" Martin Palermo çaktı. El Monumental bir Boca'lının golüyle yıkıldı! Maradona çimlerde kayarak kutladı golü. Tanrı yine elini uzatacak diyordu. Dediği oldu. 2-1'in santrasından direğe vurup çıkan top akıllara ziyan. Yukarıdaki başlık bu sabah çıkan Ole gazetesinden. Tanrı'nın elinde. Demek ki bir bildikleri varmış. Çarşamba gecesi Uruguay deplasmanına gidiyorlar. Uruguay da Ekvador deplasmanında son dakikada Forlan'ın penaltısıyla kazandı. İntihar eden Ekvador da Şili deplasmanına gidiyor. İlk 4 finallere direkt gidiyor. Beşinci Concacaf beşincisiyle play-off oynayacak. Finalleri garantilemiş Şili, Ekvador'a yol verirse, Uruguay-Arjantin maçı nasıl ve ne zaman biter bilinmez...