11 Mart 2010

Hafta Sonu Futbol

12 Mart Cuma
20.00 Gaziantepspor – Trabzonspor (LİG TV)
21.30 Schalke – Stuttgart (TRT 3)
21.45 Catania – Inter (NTVSPOR)
13 Mart Cumartesi
13.30 Boluspor – Altay (D SPOR)
14.45 Tottenham – Blackburn (SPORMAX)
16.30 Mönchengladbach – Wolfsburg (TRT 3)
17.00 Chelsea – West Ham (SPORMAX)
19.00 Gençlerbirliği – Fenerbahçe (LİG TV)
19.30 Hull City – Arsenal (SPORMAX)
22.00 Lyon – St. Etienne (KANAL A)
23.00 Sevilla – Deportivo (NTVSPOR)
14 Mart Pazar
13.30 Karabük – Orduspor (D SPOR)
15.00 Bursaspor – Manisaspor (LİG TV)
15.30 Mancester United – Fulham (SPORMAX)
16.00 Juventus – Siena (NTVSPOR)
16.30 Hoffenheim – Werder Bremen (TRT 3)
18.00 Lille – Grenoble (KANAL A)
18.00 Sunderland – Manchester City (SPORMAX)
18.30 Bayer Leverkusen – Hamburg (TRT 3)
19.00 Galatasaray – Ankaragücü (LİG TV)
20.00 Barcelona – Valencia (NTVSPOR)
22.00 Valladolid – Real Madrid (NTV)
22.00 Santos – Palmeiras (SPORMAX)
22.00 Toulouse – Marseille (KANAL A)
15 Mart Pazartesi
20.00 Denizlispor – Beşiktaş (LİG TV)
20.00 Samsunspor – Bucaspor (D SPOR)
22.00 Liverpool – Portsmouth (SPORMAX)

Süper Lig Şampiyonu?


Lisandro Lopez vs. Sergio Ramos

Santiago Bernabeu'da maç sonu. Soyunma odası tünelinde Lisandro Lopez, Sergio Ramos'u yakalıyor: "Kardeş, bizi 3-0 yeneceğinizi söyleyen sen miydin?". Ramos cevap vermiyor.

10 Mart 2010

Real Madrid 1 - O.Lyon 1

İlk maçın ardından medyada orta sahanın canına okumuşlardı. Real Madrid'in deplasmanda gol atamamış olması içlerine oturmuştu. Çevrilmeyecek skor değildi. Stad Santiago Bernabeu, takım Real Madrid olunca... Bunu 4 gün önce de ispat edince iyice de havaya girdiler. Belki de Sevilla maçını kazanmak burada turu kaybetmek oldu. Cumartesinin kahramanı Pellegrini bugün resmen uyudu. Cristiano Ronaldo 5. vitese takıp köklediğinde dakika 6 idi. İlk 15'in görüntüsü de ikiyi yaparlar turu da rahar geçerler. O.Lyon da boğa Lopez iyi basıyordu ama arkası çok geri çekilince çıkmakta zorlandılar. Fransızların 4-1-4-1'inin ilk yarı verdiği açıkları değerlendirseler Puel'in devre arasındaki hamlelerinin belki de anlamı kalmayacaktı. Marcelo'nun yokluğunda sol kanat çalışmadı. Madrid'in Sevilla maçında da sallanan defans hattı bir kez kanattan gelen Lyon'a fırsatı da verdi. Makoun ıskaladı topu. Xabi Alonso'nun yokluğunda göbekte Guti yine elinden geleni yaptı ama onun ince uzunlarında Kaka her seferinde ezdi topu. Taraftar maçtan önce anketlerde Van Der Vaart'ı istiyordu ama daha sert olan Granero ile başlayan Pellegrini oynadığı kumarı kaybetti. Golden sonra Cristiano Ronaldo'ya alan bırakmayan O.Lyon savunmasının da hakkını vermek lazım. Turun kader anı ilk yarıda Higuain'in direğe takılan topu oldu. İkinci yarının başında Fransızların değişiklikleri değil Madrid'in top kayıpları oyunu dengeledi. Sevilla maçını çeviren Pellegrini işler yolunda gitmediği dakikalarda bu kez kenarda uyudu. Uzun ve kalın Lyon savunmasını kıracak Benzema da sakat olunca oyun iki inceci Guti ve son yarım saatte oyuna giren Van der Vaart'a kaldı. O.Lyon'da Delgado, Sevilla maçındaki gibi sol kanadı dağıttı, iyi top tuttu ve bence maçın en iyi adamıydı. Son mohikan Govou'nun iki kez affetiği Real Madrid kalesini Pjanic affetmedi. Seri paslarla nefis bir gol attılar. Sonrası kaos ve tribünler için kabustu. Kendi evlerinde oynanacak Şampiyonlar Ligi finaline gidememek ve Barcelona'nın kuvvetle muhtemel gelecek olma fikri hem sahadakileri hem de tribünleri deli etti. Son Şampiyonlar Ligi'ni oynayan Raul'un çırpınışını görmek ise acıydı. Kupayı en çok kazanan takım seriye bağladığı üzere (6 sezon) bir kez daha Nisan göremeden elendi gitti kupadan. Fransızların ikinci yarıdaki oyunlarıyla turu hakettiler. "Hala Madrid" de O.Lyon da enişte işte...
Maçın bitiş düdüğüyle birlikte Marca gazetesi: "Adios Champions, Adios Pellegrini" manşetini çaktı sitesine. Şaka gibi ama. Pellegrini yarın olmasa da sezon sonunda bu faturayı ödeyecek. (hemen yayına alınan ankette taraftar %65 ile kalmalı diyor) Real Madrid şampiyon olsa bile... Katalan medyası da zil takmış oynuyor tabii. "Galaktik 2 kara delikte kayboldu" demiş Sport... Bu da bir okuyucu yorumu Marca'da: Florentino game over. Please insert coin

İstanbul'un Çelimsizleri

Oyunun son 5 dakikasında değil genelinde defans ve orta sahanız topu şişiriyorsa bu taktik değil güçsüzlüğün belgesedir. Ne sahaya dizildiğiniz üçler, dörtler; ne de Total ya da Shell futbol (!) Hem Galatasaray hem de Fenerbahçe'nin son haftalardaki derdi güçsüzlük. Sakatlıklar, milli takım arası ve kötü antrenman programların açtığı yara bu. Bu oyun artık sahada fit olmayan, ayakları yere sağlam basmayanı kabul etmiyor. İki takımı da, mevcut yetenekleri, oyun felsefelerinden öte; bir kere de bu gözle değerlendirmek lazım. Sahaya baktığınız zaman kaç fit oyuncu görüyorsunuz? Galatasaray'da başlayalım. Sabri, 2.5 ay top oynamamış, Servet sallanıyor, defansta iki fit adam Neill ve Caner. Mehmet Topal devamlı sakatlanıyor, düzenli antrenman yapmıyor. Elano sakatlıktan çıkmış, Ayhan aylardır maç yapmamış, Arda'nın arka adalesinde sorun dinlenmediğinden performansını etkiliyor. Giovani de henüz fit değil. Keita güçsüz. Jo da sakatlıktan çıkmış. Zorlasan sağlık, formda 3 adam zor sayarsın. Fenerbahçe'de Lugano sakatlıktan çıkmış, Gökhan iğne ile oynamış. Keza Cristian da öyle. Deivid sakatlıktan dönmüş, Güiza 1.5 yıldır fit değil. Alex kasığını sakınarak oynuyor. Semih kafasında formayı bitirmiş. Kariyerinin en iyi günlerini yaşayan Emre dışında sahaya kramponları sağlam basan adam var mı? Bu takımlar İstanbul Belediye ve Eskişehir'e mağlup oldu. Sadece yenilmekle kalmadılar, dayak da yediler. Hakemleri, rakibin yeteneklerini bir kenara bırakın. Kazanan bu iki takımdan kaç fit oyuncu sayarsınız?

Yarın Dündü

Burnley maçında Fabregas sakatlanmış, maç 1-1 olmuştu. Bendtner girdiği her pozisyonu dışarı atıyordu. Öyle böyle değil, 3 metreden topu kaleye sokamayan bir santrfor. Kaçırdığı her pozisyonun ardından yüzünde çıldırtan bir gülümseme. Oyundan çıkarken tribünler elbette ki yuhalamadı. Salakça bir mutluluk ifadesi yapışmıştı yüzüne, öyle gitti kenara. Bendtner'i Arsenal forvetine yakıştıran futbolsever yok ama eldeki malzeme de bu. Arsen Wenger devre arasında Bordeaux'dan Chamakh'ı istedi alamadı. 3 gün sonra Arsenal 2-1'in rövanşında Porto'yu ağırladı dün gece Emirates'de. Fabregas yok, Porto direnir mi? dedik. Erken gelen gollerle dağıldılar. 3 gün önce dağlara, taşlara vuran Bendtner hat-trick yaptı. Biri penaltı, ikisi beleşe son vuruş. Yetenek gerektiren goller değildi. Arsenal ya da bir başka İngiliz kulübünün taraftarının futbola bakış açısı bizden farklı elbette. İtalyanların bizle aynı tepkiyi verdiğini söyleyebiliriz. Santrfor doğru yerdeyse, pozisyona giriyorsa adamlar için sorun yok. Doğrusu da bu zaten. Aksi, zaten bütün takımda işlerin yolunda gitmediğinin göstergesidir. Yeter ki santrfor pozisyona girsin, bugün olmadı yarın atar diyorlar. Yarın dündü işte...

9 Mart 2010

Naklen Yayınlar

9 Mart Salı
21.45 Sunderland – Bolton (SPORMAX)
21.45 Arsenal – Porto (FUTBOL SMART )
21.45 Fiorentina – B. Münich (EURO FUTBOL )
10 Mart Çarşamba
16.00 Kasımpaşa – Bursaspor (LİG TV)
20.00 Beşiktaş – İstanbul Belediye (LİG TV)
21.45 Burnley – Stoke City (SPORMAX)
21.45 Real Madrid – Lyon (FUTBOL SMART)
21.45 Manchester United – Milan (STAR TV)

3 Lige Kırmızı Top

Bu hafta sonunda La Liga, Serie A ve Premier Lig maçlarında ortak top kullanılacak. Nike'ın RED kampanyasının bir parçası bu. Özel dizayn toplar üç ligin maçlarında da sahada olacak. Avrupa'da muhtemelen Türkiye'de de satışa çıkacak bu kırmızı toplar. Fiyatı 100 Euro. Elde edilecek gelir Aids ve tüberküloz ile savaş için fonlara gidecek.

8 Mart 2010

Asabiyim Ben

Barcelona hafta sonunda Almeria deplasmanında 2-2 berabere kalırken Guardiola oyundan atıldı, İbrahimovic de kırmızı kart gördü. İki karar da tartışılır. Dün güce Inter-Genao maçı da 0-0 bitince ne Eto'o Mourinho'ya ne de Ibrahimovic (son 9 maçta 1 gol), Guardiola'ya yaradı dedim kendi kendime. Ibra olsa Inter, San Siro'dan boş yollamazdı Genoa'yı. Eto'o'nun oyun karakteri de Barça'da tamamlayıcıydı. Ibra'nın pivot özellikleri yerine Eto'o'nun topu gevelemeyen, gezgin oyunu ve presi Barça'yı rahatlatıyordu. Guardiola'nın sinir yaptığı kesin Barcelona B'yi aldığı günden bu yana 5. kez kulübeden tribüne yollandı. Mourinho ile kapışıyorlar bu konuda. Portekizli de 4 kez tribüne yollandı İtalya'da. La Gazzetta, Guardiola'ın futbolculuk kariyerinde gördüğü kırmızı kartlara da dikkat çekiyor bugün. 11 yılda 8 kırmızı kart. Ondan daha iyisi var tabii! Tarihin en arıza adamlarından biri: Hristo Stoichkov. 7 sezonda 8 kırmızı kart...

7 Mart 2010

Santiago Bernabeu'da Final

Vicente Calderon'u gördükten sonra UEFA'nın bize karşı takındığı ters tutuma bir kez daha şahit oldum. O stadın hikayesi beklesin biraz biz Şampiyonlar Ligi finaline bakalım. Santiago Bernabeu'da 30 yıl sonra final oynanacak. Perez döneminde yaptıkları yenilemeyle stadı 5 yıldızlı hale getirdiler. Gittik, gördük gerçekten de finali hakediyor ama konum itibariyle bizim stadlar gibi şehrin göbeğine sıkışmış vaziyette. Şampiyonlar Ligi finali ilk kez Cumartesi akşamı oynanacak. 22 Mayıs'taki finali yerinde seyretmek isteyenler yarın ekran başına geçsinler. UEFA.com'da 11 bin bilet satılacak tarafsız seyirciler için. Bu 11 bilet için ay boyunca talep toplayacaklar, sonra kura ile kazananlar belli olacak. Bilet fiyatları 90 Euro'dan başlıyor. İki finalist takımın taraftarına 21biner koltuk ayrıldı. 22 bin koltuk ise UEFA tarafından rezerve edildi. Madrid'de finali seyretmenin yaklaşık faturası 500 Euro. 2 günlüğüne uçak gidiş-geliş ve merkezde 4 yıldızlı bir otelde 2 gece konaklama bu fiyata çıkar. Tabii finale kim çıkar? Onu için bekleyeceğiz daha...

Real Madrid 3 - Sevilla 2

Casillas ikinci yediğinde daha doğrusu yumurtladığında Ezel ezberi girdi tabii devreye. Noluyo lan? dedim. Barcelona, Almeria deplasmanında 2-2 berabere kalmış, 3 puan liderliği getirecek, maç olmuş 0-2. Real Madrid ve Barcelona'yı top yuvarlak olduğu sürece bu ligde devirebilecek takımlar ancak Valencia, Sevilla bir de ne durumda olursa olsun Atletico Madrid'dir. Ligin ilk yarısında da Sevilla deplasmanında kaybettikleri göre zor maçtı. Haftalardır bol kepçe atıp geldiler buraya. La Coruna'da 20 yıllık uğursuzluğa son verdiler, Tenerife'ye 18 yıl öncenin acabasıyla gittiler, beşleyip geldiler. FIFA virüsünün yani hafta ortasındaki milli maçların La Liga'nın zirvesini vurduğu kesin. Hem Barcelona hem de Real Madrid bunun sıkıntısını çekti.
Son haftalarda Barça'dan daha fazla keyif verdikleri kesin ama Santiago Bernabeu'da Sevilla her zaman kara belalılarıydı. Hafta başından beri Jesus Navas'ın Real Madrid'e transfer haberleri çıkmaya başlamıştı. Klasik işte, bizde de vardır, futbolcunun aklı çelinir. Navas da uçarak başladı oyuna, ters kanada attı, Capel çevirdi, Güntekin Onay Negredo'ya yazdı golü ama kazeye atan Xabi Alonso'ydu. Jimenez'in iki kanatlı, iki ön liberolu oyununda Negredo önde zayıf kaldı, Zokora'nın Real Madrid göbeğini tek başına ezip geçtiğini söylemek lazım. Kaka'nın Milan'daki iyi zamanlarına yaklaşan bir oyununa (sebebi sanırım pubistir) rastlayamadım daha Madrid'de. Robben'i satan bir takımın solda Marcelo'ya kalması yazıktır tabii. Defansın göbeği de Allah'a emanet. Garay ve Albiol uyumsuz. Sergio Ramos yine aslan parçası. Xabi Alonso'nun uyuşuk oyunu, Lass'ın sırtında sırıtan 10 numaralı forma, göbekten dikine toplar gelmeyince iş yine Ronaldo'ya kaldı... Onun adam geçmeleri ve ara pasları... Sezon genelinde Barça, çaktın mı sönmeyen Zippo ise, Real Madrid taşlı bir Dupont gibi duruyor... İkinci yarıya girerken Jimenez garip bir değişiklik yaptı. Capel sarı kartlıydı, onu çıkartıp Perotti'yi sol kanada yolladı, Kanoute ile de ileride top tutmaya çalıştı. Kafasındaki plan bu olmalı. Tabii bardağın boş tarafından bakarsan bir intihardı. Yüklenen Madrid'i Capel vurabilirdi, Kanoute de top tutarken çokça dayak yedi. Sahanın kötüsü Negredo ile değişse Sevilla ikinci yarıda bir kişi eksik görünmezdi. Buna rağmen ikiyi buldular. Casillas frikik atılırken neyi hayal ediyorsa, saniye sonra uyandı, boşa da çuval gibi atladı. Golün sonrası Real Madrid efsanesi... Şilili hemen iki adamını değiştirdi ve Lass'ın yapamadığını Guti 5 dakikada yaptı. Dikine muazzam toplar attı gamsız herif. Onu izlemek gibisi yok. İki dakikada iki golü buldular. Garay'ın 3. değişiklikte "ben mi?" diye kenara gelişi ve tabelanın Sevilla'ya kalkması komikti. "Gemileri yakmışız, defanstan bir adam çıkmış bir de ben mi çıkacağım?" diye düşünmüyor tabii adam. Sergio Ramos'un gol sevinci de "Valerie'nin göğüs uçları" demekti galiba. Ben başka anlam yükleyemedim. İkinci yarıda Perotti'nin sol kanatta yaptığı işlere hayran olmamak elde değil. Sevilla'nın yıllardır düzeltemediği defans dörtlüsü arkalarındaki efsane kaleciye rağmen yine yıkıldı. Bu arada oyun temposu düşmesine rağmen Real Madrid'in 3 topunun direkten döndüğünü söylemek lazım. 15 gün önce bu stadın içinde gezerken hayal ettiğim bir son dakika golüydü. O sahanın üzerine çöken tribünlerin bir son dakika golündeki hali... Ekran başında da olsa yine gördük. V. der Vaart ile köşeyi döndüler. Bir maçın güzelliğini aslında şuradan da anlarsın. 3. golden önce Real Madrid'in Ronaldo ile kaçırdığı güzel atağını İspanyol rejisi tekrar ekrana getirecek vakti bulamadı. Son golden önce rakip sahada kafasının pekmezi akıtılan ve iki kişi arasında ezilen Kanoute'ye faul vermeyen Gonzalez, 15 gün önce de Calderon'da Barça'ya çalışıyordu. Real Madrid puanları eşitledi ve averajla liderlik koltuğuna oturdu. 5 puanlık farkı eriten Atletico Madrid ve Almeria'ya elbette duacılar. Hafta içinde Guti "Mümkünse El Clasico'da puan farkı 2 olsun, o zaman işimizi kendimiz görürüz" diyordu. Şimdilik fazlası oldu. Şu maçı izleyip, yazdıktan sonra insana kötü hissettiren kendi memleketinde futbol sahasına atılan taşlardır. Biz harbiden de yoksa Taş Devri'nde miyiz? Pardon ama bizde sigara yasak. Medeniyet bizde. Santiago Bernabeu'nun orta yerinde purosunu yakıp Madrid'in havasını kirleten Maradona'ya selam olsun...