14 Mayıs 2011

Galatasaray'ın Kaportası

Sezon bitiyor, derbiler haricinde Galatasaray’ın adının dolaylı olarak geçtiği metinler dışında dokuz ayda sadece iki yazı yazmışım. Bursa ve Lviv maçları öncesinde "Galatasaray’daki Kangren" ve Kazım transferinin ardından Bir Başka Galatasaray”. Biri vücudu sardı, Rijkaard’ı yuttu ve ardından erittiği noktada Adnan Polat ve yönetiminin yarattığı bildik Galatasaray’dan farklı bir Galatasaray çıktı ortaya. Sahadaki sonuçlardan bağımsız, duruşunu yitirmiş ve tartışmalı olan...

Seçim olacak mı? Mahkemeye kim gitti? Başkan adayları kimler? Yönetim istifa edecek mi? İstihbarat, gazetecilik işi, merak taraftarın elbette… Tüm bunlar zamanla cevabını buldu ve Ünal Aysal hiç yöneticilik yapmadığı Galatasaray kulübünde rekor oy alarak başkan oldu.
“Bir Başka Galatasaray”ı yaratanların; bugün devir teslim töreninden bile uzak durduğu bu kulüp ve onun vitrinindeki futbol takımı için yarından itibaren teknik adam ve yeni futbolcular arayışı başlayacak. Onlarca isim yazılacak. 15'e yakın isim takımdan ayrılacak. Peki mesele bu mu?Galatasaray tut ki aile yadigarı bir otomobil. Satamazsın. Yaşadığı tüm sportif başarısızlıklar değil; bozulan duruşu yüzünden bu arabanın bugün kaportası darmadağın olmuş. Dışarıdan baktığın zaman şubelerinde yaşananlardan, Florya’da, Ali Sami Yen'de, TT Arena'da onlarca hikaye şunu anlatıyor. Adnan Polat döneminde çıktığı yolda sağa sola savrulan, hor kullanılani plakası düşmüş neredeyse ruhsatsız kalmış bu otomobilin önce kaportasının düzeltilmesi gerekiyor. Aysal ve yönetimi önce elini çekici alıp bu kaportayı düzeltmeli. Galatasaray’ı tarihi boyunca sahada, salonda başarıya götüren bir duruşu vardır. Bu duruşu tekrar yakalayana kadar da o çekici elden bırakmamalılar. Bu, her şubede, kulüp binasında, şahıslardan başlar; sporcularla devam eder, üçüncü kişi ve kurumlarla olan ilişkilere kadar uzar...

Bunu yapmazsan, ne futbol için direksiyona oturtacağın ismin önemi var, ne koltukların deri olup olmadığının... Motoru da yeri geldiğinde transferleri yapıp rektifiye edersin, aksesuarları da yeniler, olur olmaz araca iliştirilmiş lümpen parçaları da söker atarsın... Tüm bunların bir bedeli varsa; bunu Aysal karşılayabilir ama aile yadigarı bildikleri bu otomobili eski görüntüsüne kavuşturacaklarsa bunun bir işçilik ücreti yok. O çekici verebilecekleri bir usta, profesyonel yok bu hayatta... O kaporta düzelir, boyası cilası biter; işte o zaman iki ya da dört yıldızı, far niyetine takarsın... Belki o zaman aydınlanır çıktığın yollar…

Iniesta'nın Şarapları

Bizde parayı eve arsaya yatırırlar, çevrelerinde çok yancı olanı da ticarete sokarlar, çoğunlukla da sonu hüsrandır. Kafeler açılır, batar.. Johan Micoud futbolu bıraktıktan sonra Bordeaux'da da şarap işine girmişti. Kramponları asmadan bu işe merak salan ise Barcelona'lı İniesta. Menajeri Pep Guardiola'nın kardeşi Pere Guardiola ve babası Jose Antonio işin başında. Şişelerdeki etiketleri geçeyim, yolu düşen bu uygun şaraplardan alabilir: 'Corazon Loco ve Finca El Carril. 6 ile 9 Euro arasında değişen fiyatları var. Stoklarında 25o bin şişe var. Herkese yeter.
Johan Micoud'nun Bağları

İnternetime Dokunma!

13 Mayıs 2011

Uygun Seçenek

Soru güzel de; doğru cevap fena:)

Hafta Sonu Futbol

14 Mayıs Cumartesi
14:45 Blackburn Rovers-Man. United / PL TV
16:00 Konyaspor-Sivasspor / Lig TV
16:00 Manisaspor-Bucaspor / Digi
16:30 B.Dortmund-E.Frankfurt / TRT 3
17:00 Man. City-Stoke City / NTV Spor
20:00 Gençlerbirliği-Galatasaray / Lig TV
21:45 Milan-Cagliari / TV8 -Spormax
15 Mayıs Pazar
13:30 Fiorentina-Bologna / TV8
14:00 Samsunspor-Rizespor / TRT 1
14:00 Diyarbakırspor-Gaziantep BB / TRT 6
14:00 Denizlispor-Orduspor / TRT Anadolu
15:30 Chelsea-Newcastle / PL TV
15:30 Ajax-Twente / Beyaz TV
16:00 Kayserispor-Gaziantepspor / Lig TV
16:00 Kasımpaşa-Bursaspor / Digi
16:00 Parma-Juventus / TV8
18:00 Liverpool-Tottenham / PL TV
20:00 Trabzonspor-İstanbul BŞB / Spormax
20:00 Fenerbahçe-Ankaragücü / Lig TV
21:45 Napoli-Inter / TV8
22:00 Lorient-Marsilya / Kanal A
16 Mayıs Pazartesi
20:00 Beşiktaş-Eskişehirspor / Lig TV

Hayatın X Raporu

A Side


ne yalanlar söyledin, kimleri aldattın, hangi derste kopya cektin, kimleri sevdin, kimleri sevdin de söyleyemedin, kaç kişiyi tanıdın, kaç arkadaşın oldu, kaçı dostun kaldı, kaç sevgilin evlendi, sen kaç kez nişanlandın, kimlere sessiz telefon açtın, kimlere sokakta yüzünü çevirdin, kimlerle küs kaldın, kimin arkasından ağladın, kim seni hayal kırıklığına uğrattı, en güzel gol hangisi, tüm zamanların en iyi albümü sence hangisi, hangi maçı unutamadın, hangi filmi kaç kez seyrettin, salaş meyhanelerde rakı içtin mi, ekmek keserken parmaklarını da doğradın mı, halk otobüslerine bindin mi, vapurda kaç sigara yaktın, ilk kimi öptün, ilk kiminle seviştin, hangi kitabı kaç kez okudun, sigarayı kaç kez bıraktın, uçağa ilk bindiğinde korktun mu, üniversite sınavında tercihlerin doğru muydu, kan tutar mı seni, doktor yerine avukat mı olmalıydın, neden o şarkıda ağladın, dizileri seyredip seyretmedim dedin mi, merdiven çıkarken nefesin tıkanıyor mu, dizlerimde derman kalmadı diyor musun, yorgun musun bazı akşamüstleri, elini tutmak sana komik geliyor mu, yağmur yağdı mı bir fena oluyor musun, hafızana güvenmediğin zamanlar oluyor mu, ortalık yerde hiç osurdun mu, ilk aldığın cep telefonunu özlüyor musun, seni arayanlar yoksa azaldı mı, haftada kaç akşam dışarı çıkıyorsun, kaç duble rakı içtiğinde güzel oluyorsun, sushi sence de çiğ balık mı, sezen aksu'nun sesi sence de değişti mi, yaşıtın futbolcular yoksa jübile mi yapıyor, eski fotoğraf albümlerinden attığın fotoğraflara yanıyor musun, o pantalon üzerine olmadığı için akşamı meyveyle bitiriyor musun, onlarda hep onu arıyor musun, hiç ameliyathane kapısında bekledin mi, hiç sevdiklerin öldü mü, hiç mezarlık ziyaretinden geldiğinde kendine bir duble rakı koydun mukitapçılara girdiğinde kitap yığınlarına bakıp panik oluyor musun, derginin kapağında adını bilmediğin kadına hiç aşık oldun mu, kolunu, bacağını hiç kırdın mı, kaşını yardın mı, utanıp da anlatmadığın birşeyler var mı, babanla en son ne zaman mangal yaktın, annenle ne zaman en son sinemaya gittin, çocuğunla en son ne zaman tek pota maç yaptın, en son ne zaman çiçek aldın, doğum günlerinde bankalardan gelen tebrik mesajlarına gülümsüyor musun, ne kadar borcun var, kaç aylık taksite cesaretin var bu hayatta, haftanın hangi günü olduğunu çıkaramadığın zamanlar oluyor mu, sence de yıllar akıp gidiyor mu, gözaltındaki morluklar için hangi krem diye danıştığın oldu mu, kimbilir nerededir dediğin insanlar var mı, siyasi fikirlerin değişti mi, o partiye oyunu verip; buna verdim dedin mi, hiç körkütük sarhoş oldun mu, sabah uyandığında ben neredeyim dedin mi, her gün yarım aspirin içiyor musun, işitmende, görmende bir şikayetin var mı, yolun ortası demek için 35'i mi bekliyorsun, yoksa35'i geçtin mi, çayı azalttın mı, kempes'i hatırlıyor musun, kaleciye geri pasın serbest olduğu günleri peki, dawkins'in yüzü geliyor mu gözünün önüne, toprak arsada hiç futbol oynadın mı, almanya'daki akrabaların ne getirsin diye bekledin yaz vakti, romantik olmak yoksa bayıyor mu seni, kimi şiirler zamanla anlamını yitiriyor mu, hala hürriyet mi okuyorsun; yoksa radikal mi alıyorsun, mahalleden çocukluk arkadaşlarınla onca yıl sonra hiç rakı içtin mi, babanı özlüyor musun... duyuyor musun, işitiyor musun X raporunu al hayatının; Z'yi sana bırakmaz hain zaman...




B Side

ne gerçekler sakladın, kimleri kurtardın, hangi dersi arka sırada karşıladın, hangisinde öne sıçradın, hangi koordinatta kaldı o teneffüs de açılamadığın kız, adını bilmediğin akrabaların var mı, duvar boyamayı bilir misin, almanya’ya ilk gittiğin günü hatırlıyor musun, uçağa ilk bindiğin anı, kaç kez ayakkabını bağladın, kaç kez çözdün, sokaktan üstün kirli dönmekten ne zaman vazgeçtin, ilk içkini ne zaman içtin, seni eve ilk kim taşıdı, hiç hırsızlık yaptın mı, nasıl yakalandın, bir daha yakalanmamak için ne düşündün, ahmet kaya’nın sesini ilk nerede duydun, koca yazlıkta hiç tek başına kaldın mı, verdiğin geri pas gol oldu mu, kar yağdığında seviniyor musun, kaç cep telefonu değiştirdin, kaç sevgilin oldu, saçım dökülecek diye korktun mu, hiç ameliyat oldun mu, kaç teybin kristalini sildin, kaç futbol topun arabanın alınmayacak noktasına kaçtı, nefret ettiğin insanlarla aynı evi paylaştın mı, skoç braytsız bulaşık yıkadın mı, gemi yolculuklarını özledin mi, toplam ne kadar borcun var, klişenin adresini iyi biliyor musun, hala sulukule’ye gitmedin mi, kaç kavgada dayak yedin, kaçında galip geldin, kaç yılbaşın mutlu geçti, arayıp da konuştuğun dakikaların miktarı aranıp da konuştuklarından fazla mı, top oynarken dalıp gidiyor musun, silecek suyunun seviyesi önemli mi senin için, nereden incelirse oradan mı kopar, ölümü unuttun mu, kaybettiğin tüm eşyaların meçhul bir mezarlıkta toplandığını düşünüyor musun, poşet suyu hatırlıyor musun, hala madonna kıpırdatıyor mu içini, özal dönemi bakanları nerede diye sorar mısın, beatles’ın kaç şarkısını ezbere biliyorsun, liseden arkadaşların aradığında panik oluyor musun, yaşayan platonik aşkın var mı, hiç elektrik çarptı mı, 12 eylül sabahını anımsar mısın, coşkun sabah-hülya avşar aşkını unuttun mu, beğenmediğin şeyleri söylemeye ürker misin, finlandiya’nın başkenti neresi, msn solcuların icq sağcıların diye kuruyor musun kafanda, iki mutluluk arasında geçişi sağlamayı öğrendin mi, hangi dilde düşünüyorsun, cam kırdın mı hiç, elin kesildi mi, bilmediğin ingilizce kelimeler üzüyor mu, hiç hapise düştün mü, ilk kiminle evlenmek istedin, seni sınıfta bırakan hocalara kızgınlığın geçti mi, trenin durmadığı istasynlara ayıp oldu diye düşündün mü, kaç plağın iğnesini kırdın, kaçını onardın, kaybettiğin paraların toplamını hesaplamaya çalıştın mı, o hesap esnasında kur farkını kovalarken delirdiğin oldu mu, rıdvan’ı izleyemediğin için hayıflanır mısın, kaloriferin havasını almayı biliyor musun, kaçak elektrik kullandın mı, mercedes yıldızı kırdın mı, görmemiş gibi taktırdığın hellalar şimdi hangi arabada, kaç kez rüşvet verdin, anneni kaç kez kızdırdın, ilk çocuğun ölmese şimdi kaç yaşında olacaktı.



jelibon’a bakışın nedir, lastik değiştirmeyi biliyor musun, hiç bir esprini sevdiklerine sakladın mı, en sevdiğin meslek nedir, seviştiğin insanı televizyonda gördün mü, eski kasetlerini ne yapacağını bilmediğin oluyor mu, teknolojiyi seviyor musun, en parasız kaldığın gün, paraya boğulduğun an, çamaşır suyuyla karne değiştirdin mi, sağlığın endişelendirir mi seni, ilk paramla check-up yalanına kanar mısın, aldığın en iyi teklif aşkta mıydı işte mi, ofsaytın kuralını ne zaman öğrendin, delip misina taktığın jetonu hala saklıyor musun, sürdüğün en iyi araba ne, aldığın ilk cd kime aitti, deniz tuttu mu seni, kaç kez servisi kaçırdın, en son ne zaman kustun, burnun sık sık kanar mı, hatırlamaktan ziyade unuttuğun için trip atar mısın kendine, bilinçaltını ne sıklıkta tatil edersin, kiralık ev ilanlarında en pahalı evin nerede olduğuna dalarken asıl vazifeni unutur musun, kaç kere kovuldun, kaç kere istifa ettin, teknik direktörlerin gençliğini bilir misin, kayahan-nilüfer kavgası ilgini çekiyor mu, minibüsteki kadın sayısını erkek sayısıyla karşılaştırıp açıkta kalanlar için üzüldüğün olur mu, hiç silahın oldu mu, en pahalı ne aldın, şanslı mısın, şanssız mısın, kaç dua hatırlıyorsun, hiç küpe taktın mı, en çok kimle konuştun, röveşata yaptın mı, en son ne zaman şapka taktın, hiç adam sattın mı, saçına sakız yapıştı mı, kısa aralıklarla sık tebessümler mi, bir kerede büyük bir kahkaha mı, bir katile sarıldın mı, kaç kitabın sobada yandı, bir aşk uğruna şehir şehir gezdin mi, otelden aldı mı hiç zaptiyeler, dönerin kanser yaptığına inandın mı, masadan kalkarken havaya imzanı atar gibi mi yaptın, yoksa hesabı ödemeden mi kaçtın.. bazı şeyleri anladın mı, inandın mı hersheye.. X raporu mütemadi hayatın, Z raporunu bizden sonra alırlar ...


Korsan...

hiç gecenin 3 ünde mesaj yazıp sildin mi,göbeğini saklamak için içine çektin mi,en son ne zaman dua ettin,sevdin mi sevildin mi,kaldırım taşlarının çizgilerine basmamayı saplantı haline getirdin mi hiç,tek ayak üzerinde kaç defa zıpladın,karıncaları seyrettin mi,gizlice otoparka gidip arabası orda mı diye kaç kez baktın,yanan ışığı takip ettin mi,en son ne zaman seviştin,hipnoza gittin mi,ilk mektubu hatırlıyor musun,sabah 6 da sahili,güneşin doğuşunu en son ne zaman seyrettin,araba çaldın mı ,sonra o arabanın motorunu yaktın mı,anneni ne zaman öptün,kukalı saklambaç oynadın mı,vapurda kustun mu,hayalkırıklıklarını biriktirdin mi,attın mı,yaktın mı,imişken değilmiş gibi kaç kez yaptın,bir şarkıyı üstüste kaç kez dinledin,anladın mı,anlaşıldın mı,kapı çalıp kaçtın mı. en önemlisini sordun mu?

11 Mayıs 2011

Mourinho vs. Valdano

Şampiyon yaptığın bir takıma yıllar sonra döndüğünde işin zordur. Fabio Capello bunun üstesinden gelmiş ve Real Madrid pnun sayesinde Rijkaard'lı Barcelona'nın önünde bitirmişti ligi. Santiago Bernabeu tribünleri için Capello'nun oynattığı futbol sıkıcıydı. İtalyan gitti. Çok değil 4 yıl sonra benzer bir tartışma yine var. Real Madrid'in Barcelona ile oynadığı son 4 El Clasico'dan Mourinho bir kupa çıkardı ama Madrid bir kez olsun topa sahip olmayı Barça tarafında %60 altına düşüremedi. Barça topu verirse oynadılar. Madrid her seferinde korkak görünen taraftı. Mourinho'nun çocuklarının eğitimi için Inter dönemindeki okulu tercih etmesi vs. gidiyor derken, her başarısızlığı bir transfer unutturur politikası girdi devreye... Nuri Şahin ile görüşen, onu isteyen Mourinho idi. Nuri'nin transferinin resmileşmesi bir anlamda Mourinho'nun da kalacağının garantisi gibi göründü. Gidecek adama neden transfer yaptırsınlar ki! Dün 4 attıkları Getafe maçının ardından yaşananlar gösterdi ki Mourinho sezon başından beri papaz olduğu Valdano'yu ya yiyecek ya da daha kolay olanı, Başkan Perez'in adamı Valdano, Portekizli'nin kellesini alacak. Kendisini eleştiren ve medya karşısındaki suskunluğuna dikkat çeken Valdano'ya kısa bir cevap vermiş Mourinho: "O beni değil, Real'i temsil ediyor." Devre arasında da santrfor transferi yüzünden birbirlerine girmişlerdi. Adebayor transferiyle kazanan Mourinho olmuştu. Bu yaz, teknik adamlarda domino etkisi Ancelotti ile başlar, O, Roma'ya, X, Chelsea'ye derken, Mourinho da valizi toplarsa....

10 Mayıs 2011

Her zaman What?

Adı Kızıl Samba başlıklı yazıda bolca geçer. Boca Juniors’dan Corinthians’a götüren Kia Joorabchian dahil transferinde hep karanlık bir adam vardır. Atkıda ne diyor? Bir zamanlar kırmızıydı (Manchester United) Her zaman Mavi (Manchester City). Zor... Carlos Tevez'e ikili sıkıştırma var. Chelsea peşinde. Adebayor'u geri yollayacak olan Real Madrid de Jorge Valdano'yu Ada'ya yollamış. Konuşulan bonservis rakamı 40 milyon Euro... Inter de uzun zamandır istiyordu. Bakalım Apaçi kimin elinde kalacak?


Küpe Olsun

Spora ‘entellektüel’ pencereden bakanlar ise oyundan çok alıntı peşinde koşuyor. Efendim Bill Shankly “Futbol bir ölüm kalım meselesi değildir. Ondan çok daha önemlidir” demiş. Vay vay vay! Efendim Simon Kuper: “Futbol asla sadece futbol değildir” buyurmuş. Sanki hepimiz Liverpool devriminin vazgeçilmez parçalarıyız ya da hepimizin çocukluğu Yugoslavya’da geçti. Herkes St. Pauli taraftarı, ama arkadaşa ‘gay’ misin diye sorsan dayak yersin! Yahu bu futbol... Ve bu ülkede futbol sadece futboldur. Trabzon’da yaşıyorsan senin için biraz daha farklıdır, Eskişehirde yaşıyorsan biraz başkadır. Ama bu ülkenin her yerinde futbol sadece futboldur. Ve hiç bir yerinde ölüm kalım meselesi kıvamında değildir." Mehmet Demirkol
Asıl siz maça gelmeyin/ 10 Mayıs 2011 /Milliyet

9 Mayıs 2011

Abidal İçin

Başka bir dünya orası... Bu da o hikayelerden... Abidal'in tümör ameliyatını yapan doktorlara Barselona'lı futbolcular nasıl teşekkür eder? Hani takım arkadaşlarını yaşamın kıyısından çekip çıkartmışlar, çiçek falan mı yollarlar? Doktorlar, tesislere geliyor ve futbolcular soyunma odasına davet ediyorlar. Tüm takım Abidal için soyunma odasında doktorları ayakta alkışlıyor. Nedir... Budur işte..
*******


Barcelona ve Manchester United, Şampiyonlar Ligi finalinin rövanşını 30 Temmuz'da Maryland'de oynayacaklar. Maçın sponsoru, Barcelona'nın ABD turnesinin de ana sponsoru olan THY. Barcelona, Londra'daki finale de THY'nın uçağıyla gidecek.

Eşittir Nuri Şahin

Geçen hafta resmi olmasa da iş bitmişti. Şampiyonlar Ligi rövanşına 48 saat kala manşet tercihini, birinci sayfayı ona ayırdılar Madrid'de. Aynı gün onun hakkında yazılan köşe yazısının başlığı da biz yazsak burada ne diyorsun abi kafa mı buluyorsun bizle cinsindendi. Xabi Alonso'yu al, Xavi'yi ekle, yetmedi bir de Fabregas, eşittir Nuri Şahin. Türk pasaportu tezi falan varmış, o çürümüşmüş. Geçelim. Mesut da Nuri de Alman futbolundaki performanslarıyla o formayı giydiler, giyecekler. Mesut'a ne kadar sevindiysem Nuri'yi de o kadar sevindim. İkisi de Türk çocuğu. Tez mez kırılacaksa Türkiye'den bir oyuncu Barça-Real'e gider, o zaman çıtayı yükselttik deriz. Alman kulüpleri iyi yönetiliyor diyoruz ama iki oyuncudan da sağlam kazık yediler. Real Madrid, Mesut'u 15 milyona bitirmişti. Nuri ise 10 milyon. Transfer piyasasında bu kalitedeki iki adamı 60 milyona zor alırsın. İranlı menajer işini iyi yapıyor. Mendes, Beşiktaş'a nasıl 4 Portekizli getirdiyse, Fazeli de Real Madrid'e, üçüncü bir Türk oyuncusu, Hamit'i, üstelik bedavaya götürebilir. Lass ve M. Diarra gider. Sezonda 60'a yakın maç oynayan Real Madrid'de Nuri de aslanlar gibi oynar. Yolu açık olsun!

"Real Madrid treni her oyuncu için bir kere geçer. Ya o trene binersin ya da televizyondan izlersin."

Blanc Beyazdır
Laurent Blanc Değil!

Komedyen Jamel Debbouze onları çok güldürüyor. Rachid Taha'nın müziğiyle eğleniyorlar. Mavi forma altında Zinedine Zidane'ın çalımlarıyla kendilerinden geçtiler. Bugün futbol sahasında Karim Benzema, Samir Nasri ve Hatem Ben Arfa'dan medet umuyorlar ama kapalı kapılar ardında 'onlar' gibi olanların altını kazıyorlar.
Fransızlar için Kuzey Afrika'dan gelen ülkelerine göç etmiş ailelerin çocukları birer 'Beur'... Ev sahipliğini yaptığı 1998 Dünya Kupası'nı kazandıklarında 'Mavibeyaz- kırmızı' bayrağın artık 'Beyaz-Siyah-Beur' olduğunu savunan, Zidane'ı milli kahraman ilan eden ve Afrika kökenli siyah oyuncuların da katkılarıyla iki yıl sonra Euro 2000'de de şampiyonluk kupasını Paris'e götüren Fransızlar, 2010 Dünya Kupası'nda yaşadıkları hayal kırıklığı ve sonrasında çıkan isyanın sıcak intikamının alındığı skandalla boğuşuyor bugünlerde!

Kozmetik devi Bettencourt Ailesi'nin Fransa'da birçok siyasetçiye rüşvet verdiğini ortaya çıkartan ve Sarkozy'yi sallayan Medipart sitesi, Fransız Milli Takım'nda ırkçılık yapıldığını konuşma kayıtlarıyla ortaya koyunca elbette ki ülkede kıyamet koptu. Güney Afrika'daki Dünya Kupası'nda başta Anelka, Ribery gibi Müslüman oyuncuların teknik direktör Domenech'e baş kaldırması sonrasında karışan Fransız Milli Takımı, beyaz sayfa açmış ve soyadı da 'Beyaz' anlamına gelen Laurent Blanc'ı göreve getirmişti. Ancak görünen o ki 'Beyaz' Blanc, federasyona getirdiği utanç verici teklifiyle aslında teni kendisinden koyu olanların düşmanıymış!İspanyolların da "Bizde siyahi oyuncu yok, ama başarılıyız," söylemiyle katkıda bulunduğu skandalda Laurent Blanc, ortaya çıkan görüşme kayıtlarına göre alt yapılarda ağırlığı Magrip kökenli olan Afrikalı çocuklara kota uygulanmasını savundu. Blanc'a göre bir alt yapıda 10 çocuktan en fazla üçü göçmen kökenli, diğer yedisi beyaz Fransız olmalıydı. Fransa'da milliyetçilik denilince akla gelen siyasetçi Jean Marie Le Pen'i bile kıskançlık krizine sokacak bir teklifti bu.
Görevi Domenech'ten devraldıktan sonra takımdaki Müslüman oyunculara karşı üstü kapalı bir kampanya başlatan ve İslami usullere uygun kesilmiş et yemek isteyen oyuncularına karşı çıkan Laurent Blanc, eski defterleri de açtırmış oldu. 1997'de Fransa'da altyapılarda oynayan Müslüman çocuklarının çantaları aranmış ve antrenman çantalarında seccade taşımalarına izin verilmemişti.

Fransa'da başta efsane alt yapı merkezi Clairefontaine'de yetişen göçmen çocuklarının 21 yaşına geldiklerinde Fransa yerine köklerinin olduğu milli takımları tercih ettiklerinden yakınan Laurent Blanc "Biz yetiştiriyoruz, başkaları kapıyor," diye yakınıyordu. Kota önerisini bu yüzden istediği iddia edilen Blanc, en çok da 1998 Dünya Kupası'nı beraber kaldırdıkları ten rengi kendisinden farklı olan ama kendisini kardeş gibi seven eski milli takım arkadaşlarını şoka uğrattı.
Blanc'tan ten rengi farklı olan (!) Fransız futbolunun efsane ismi Patrick Vieira, tüm bu skandalın bir kabus olmasını dileyenlerin başında geliyor. Beraber milli takım formasını terlettikleri ve dört yıl boyunca dünya futbolunu domine ettikleri Blanc için Vieira bakın neler diyor: "Onu iyi tanırım, aramız her zaman iyi oldu. Onun bir ırkçı olduğunu inanmıyorum ama bu bu kota önerisinin de mantıklı bir açıklaması yok. Lafının arkasında durmalı. Kimse onu bu öneriye yapmaya zorlamadı."Bir başka efsane Lillian Thuram, eski dostuna Vieira'dan çok daha fazla kırgın: "Irkçı değildi, ama artık özür dilemesinin de bir anlamı yok!" Bu zor ve sonu karanlık günlerinde Blanc'a destek çıkan ve eski bir hatırayla ortalığı sakinleştirmeye çalışan ise yine eski bir milli takım oyuncusu oldu. Christophe Dugarry, 1998'de Dünya Kupası'nı kazandıkları akşam, Thuram'ın takımdaki siyahi oyunculara "Hadi, siyahlar toplanın bir hatıra fotoğrafı çektirelim," dediğini ve buna bir diğer beyaz oyuncu Franck Leboeuf'ün de şahit olduğunu söyledi: "Leboeuf şaşkına dönmüştü, dönüp Thuram'a 'Biz şimdi 'Tüm beyazlar toplanıp fotoğraf çektirelim,' desek bunu nasıl karşılardın Lillian (Thuram)?' dedi. Biz de o gün Thuram'ın faşist ya da ırkçı olduğunu mu düşünmeliydik?

8 Mayıs 2011

Bize Lazım

GS Cimbom Fanzin Sayı 44

Yazı dünyasında işlerin kalitesinin altında çokça samimiyet yatar. Onlar da böyle insanlar. "Dergicilik deli işidir" dedim röportaj yapmaya gelen arkadaşa. Onlar fanzin diyorlar ama mizanpaja ve verilen emeğe bakılırsa bunun adı bir e-dergi. Çok profesyonel duruyor ama ruhu amatör... Her şeyin sanal dünyada bulunduğu bir ortamda bunu basıp, bayiilerde de okuyucunun beğenisine sunmalılar mı? İçeriğiyle hak ediyor ama hak ettiğini bulur mu emin değilim. Muhammet Gülhan ile İspanya dönüşü bir sohbet yaptık. Çokça El Clasico konuştuk. Sonunda da Galatasaray... Cesur sorulardı, dilim döndüğünce cevaplamaya çalıştım. Blog yasaklarından, içinde bulunduğum medyaya; Arda'dan Mourinho'ya... GS Cimbom fanzinin bu 44. sayısı. Bu sayıda Bülent Korkmaz ve Emre Tilev röportajları da var. İçerik nefis, emek büyük. Zamanını, aklını bu işe koyan tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum...


Amore Milanese

Dün akşam naklen yayında İtalyan yönetmen maç boyunca bıkmadı, Bir Barbara, bir Pato, bir Barbara, bir Pato. Brezilyalı oyunu girdikten sonra da devam etti. Bir de faul olduğunda, uff olmuş ya Pato... Bir Barbara, bir Pato.... Şampiyonluk kutlamasında tüm medya peşlerindeydi. Ben saha ortasında bu buluşma olmaz dedim yanıldım. Şampiyonluk kutlamasında Milan'ın Sabri'si Cassano idi. Elinde damacana şişe şampanya, milleti ıslattı durdu, en sonunda kafayı bir yere vurdu, buzla dolanıyordu. En çok Gattuso için sevindim...
Barbara-Pato-Kristen-Sheva

Spor Gazetesi

Tabloid formatında gazetecilik yapmanın avantajları da var, dezavantajları da. Bizim dilimize geçmiş, yayın politikasından bahsetmiyorum. Gazetenin boyutundan... İspanya'da uzun yıllardır bu formatta yayınlanıyor spor gazeteleri. Birden fazla manşeti büyütmenin mümkün olmadığı sayfalar bunlar. Birinci sayfa yerine hatta kapak demek lazım. Bir yayın yönetmeni için kapak tercih en zor karardır. Tirajı etkiler, doğru manşet, doğru foto ve doğru zaman... Bugün spor gazeteciliği adına bir örneği blog arşivine katmak istedim. Ölüm saati nedeniyle dünkü baskıları yetiştirememişlerdi. İspanya'nın yetiştirdiği en büyük sporculardan hatta uluslararası alanda bir ilk olarak kabul edilen, kral golfçü Severiano Ballesteros, Cumartesi 02'de hayatını kaybetti. İki yıldır beyin kanseriyle savaş veriyordu. Dün Real Madrid, Sevilla deplasmanında 6 gol attı. Doğrusu ligin gidişatı açısından bir önemi yok. Bu Sevilla'nın problemi. Ama Real Madrid her zaman satar, futbol her zaman satar. Bugün Madrid'deki gazete derbisinde kapaklarda Severiano Ballesteros var. Sporu sevmek budur, spor gazetesi budur... İnsana saygı da...