3 Ağustos 2015

Egolarınızı Tokuşturdunuz...
Ya Sonra...

Trabzonspor 30 yıldır lig fikstürü çekildiğinde hangi hafta hangi takımla oynadığına bakıp geçiyor, pek de önemi yok, çünkü Trabzonspor'un en büyük rakibi yine Trabzonspor... Kendi içinde birlik beraberliği sağlayamadan, yetiştirdiği futbol değerlerine sahip çıkmadan, özeleştiri yapacağım derken kendini delik deşik eden, kanatan, yaralayan bir camia... Ortada bir fırtına var ama o fırtına hep kendini yıkıp, yakıyor. Halilhodzic gibi eski bir dosttan büyük bir transfer(ler) kazığı yiyen ve onca adamı kadrosuna katıp tek ayağı bir çukura düşen takım, Ersun Yanal ile bu sezon düzlüğe çıkmaya çalışacakken, yaz aylarında kendini güneşten daha fazla yaktı.Süleyman Hurma geldi, Ersun Yanal gitti, Şota geldi, Onur gidecekken taraftar kolundan tuttu, bırakmadı. Şimdi seçime kadar bir sonraki arıza nereden çıkacak diye endişe ediyor taraftar.Mezarlık ziyaretinde minibüse binmeyi reddeden Onur ya da yürüyüşüne dikkat etmeyen Onur! Sıkıntının büyüklüğüne bakar mısınız! Süleyman Hurma o çok bilinen formülü uygulayarak icraata girişti. Takım içinde düzeni değiştirmek istiyorsan eski düzenin başındaki adamın kellesini al ve kendi düzenini kur. Kabul edelim büyük bir sevgi duvarına çarptı. Kamptan uçağa atlayıp gelen Onur, ardından bir sonraki uçağa binen Süleyman Hurma... Sonunda ne oldu? Ayakları titreyen genç bir kaleciye emanet edilen Trabzonspor, adını kimselerin bilmediği bir takıma mağlup oldu. Rövanşı inşallah farklı kazanır, turu da geçer ama mesele bu değil...
Recep Onur Kıvrak sakatlığı öncesinde bu ülkenin en iyi yerli kalecisiydi. Bugün istese yine en iyisi olur. Onur, Trabzonspor'un sadece kaptanı değil, bayrak adamı, Totti gibi Maldini gibi topçusu. Taraftarın da sevmekten öte taptığı adam. Gelin görün ki insanoğlu gün gelir o sevgiyi istismar edebilir de. Her ihtimamın sonunda bir hoyratlık yok mudur zaten bu hayatta!.. Onur, Trabzonspor'un hem kalecisi, hem kaptanı, hem sportif direktörü, hem teknik direktörü olmak istiyor sanki... Bunu forma aşkıyla açıklayamazsınız. Şota'nın teknik adamlık başarısını tartışabiliriz ama "Dönecekse kaleci olarak dönsün" diye ince göndermede bulunan zekasını asla! 
25 yıldır futbol dünyasında olduğunu ve tecrübesinin altını çizen Süleyman Hurma'nın bilmediği değil unuttuğu ya da hatırlamak istemediği şudur: Trabzonspor, Kayserispor değil. Trabzon farklı dinamikleri, heyecanları olan bir camia. Bu kulüpte bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız sadece akılla değil yürekle de hareket edeceksiniz. Takımın beş gruba bölündüğünü söyleyen Süleyman Hurma madem ki bu işin pahalı vizite ücreti alan doktoru, madem ki teşhisi koymuş... Neden bu teşhisi kamuoyuyla paylaşır ki? Siz doktorunuzdan teşhis ve tedavi mi isterseniz yoksa hasta haklarını ihlal edip rahatsızlığınızı çevrenizle paylaşmasını mı? Trabzonspor yönetimi, sportif direktör koltuğuna oturttuğu Süleyman Hurma'dan tedavi isterken, Hurma yüksek ego denilen virüsü Trabzonspor'a bulaştırdı. Onur Kıvrak ve Süleyman Hurma arasında yaşanan bir ego tokuşturma seansından başka bir şey değildir. 


Onur'un kampta idmanlardaki performansından memnun değilseniz, çeker bir odaya uyarıda bulunursunuz. Bunu da eğer Şota sizden rica ettiyse yaparsınız. Bir disiplin problemi varsa, kafasını dinleyeceği yerin yine takımın içi olduğunu kendisine söyler, olmadı bir para cezası keserseniz, o da olmadı sakat olmayan futbolcuya "Senin adalen çekmiş" diye nazikçe bir uyarıda bulunur, maç kadrosuna almazsınız. Takım kaptanı, kamptan gönderilmez, gönderildiyse "Özel uçak yolladık, atla gel" denmez... 

Süleyman Hurma, Trabzonspor'daki görev tanımını gözden geçirmeli. Yıllardır Türk futbolunda kulübüne para kazandıran, bire alan beşe satan kartvizitiyle Trabzonspor'da tutunabilmesi mümkün değil. Bu camia teknik kadrosundan, futbolcusundan, sportif direktöründen kupalar bekliyor. Şota'nın yanında kulübede oturmak yerine, yedek kaleci, stoper ve daha ne lazımsa bunun peşine düşmeli Hurma. Karşılarındaki rakipler Van Persie, Mario Gomez, Podolski ile sezona girerken; Trabzonspor'da sadece Onur Kıvrak değil sezon boyunca herkes 'yürüyüşüne' dikkat etmeli. Kendi kendine yıllardır çelme takarak, nereye kadar!..
Trabzonspor ve Kazanma Kültürü (28 Ocak 2008)

Hiç yorum yok: