2 Kasım 2015

Mino Raiola ve Donnarumma

İtalya'nın güneyi her yere göç verir. Sanayinin olduğu ülkenin kuzeyine, Almanya'ya, Hollanda'ya. Torino, Milano'ya gidenler otomotiv endüstrisi başta olmak üzere fabrika işçisi olarak hayata tutunmaya çalışırlar. Güney güzeldir, güneşlidir, yemekleri daha lezzetlidir, insanları bağırarak konuşur ama hayat zordur. Mino da Güney İtalyalı bir ailenin oğluydu, babası o bir yaşındayken Hollanda'nın Haarlem şehrine göç etti, ailesini de peşinden sürükleyerek. Mino'nun ilk işi ailesinin açtığı İtalyan lokantasında garsonluktu. Ticarete kafası yatkın Mino'yu restoran işi bir zaman sonra kesmedi, futbolda iyi para vardı. Bir menajerlik şirketinde çalışmaya başladığı zaman 23 yaşındaydı. Üç dil biliyordu ve ağzı iyi laf yapıyordu. Büyüdüğü Hollanda ile doğduğu İtalya arasında transfer köprüsünü kurması çok zaman almadı. Önce ufak çaplı imzalar, vasat futbolcular. Bombayı Dennis Bergkamp'ı Inter'e satarak patlattı. Arsenal'de efsane olacak Hollandalı golcünün Milano'daki kariyeri pek parlak geçmeyecekti ama Mino parayı cebine koymuştu bile. Pavel Nedved'i Sparta Prag'dan Lazio'ya götürdüğünde piyasadaki itibarı tavan yaptı. Çek yıldız, Lazio'da tribünleri ayağa kaldıracak ardından Juventus'un yolunu tutacak orada efsane olacaktı ama daha vakit vardı. Hollanda bereketli futbol ülkesi, Raiola da iyi bahçıvandı! "Oldu" dediği futbolculara İtalya'da kulüp buluyordu. Para, parayı çeker derler ya iyi futbolcularla çalışan menajerler de genç yetenekleri kolayca portföylerine katar. Kim, Nedved'in menajeriyle çalışmaz ki? Ajax'ta bir İsveçli santrfor, Hollanda liginin savunmacılarının kabusu olmuştu. İhtişamlı fiziği, müthiş tekniğiyle herkesten farklıydı. Ülkeye Brezilyalı Ronaldo'dan beri böylesine klas bir yabancı genç golcü gelmemişti. 9 numaranın adı Zlatan İbrahimoviç, menajeri de elbette ki Mino Raiola idi. Zlatan'ı 16 milyona Juventus'a sattı. Yetmedi, 2006 şike skandalının ardından İbra'yı Inter'e götürdü, Barcelona tarihinin en büyük bonservis bedelini onun için ödedi. Mino Raiola her al-sattan servetine servet katıyordu. 
İbrahimoviç Milan'a geldiğinde Raiola, Milano'da tezgahı büyütmüştü. Berlusconi onun portföyünden van Bommel ve Robinho'yu aldı. Süper menajerler listesinde Jorge Mendes'in ardından onu adı anılıyor şimdi futbol dünyasında. Borussia Dortmund'un en yetenekli adamı Henrikh Mkhitaryan da onun futbolcusu, Lukaku, Matuidi, van der Wiel de. İtalyan asıllı Hollandalı menajerin elindeki en büyük değer ise Paul Pogba. Manchester United'ın bugün elinden kaçırdığı için kafasını taşlara vurduğu Fransız orta saha. 22 yaşında muhteşem fiziğiyle Juventus'un elindeki en değerli futbolcu olan Paul Pogba için menajeri Raiola bir yıldır Avrupa'nın devlerine kapalı poker oynatıyor ve her seferinde pas diyerek, fiyatı yükseltiyor. Bugünlerde geldiği rakam Ronaldo ve Bale'den de fazla. Pogba'yı almak isteyen 100 milyon Euro'dan fazlasını ödemek zorunda. Carlos Tevez, ülkesi Arjantin'e dönmek isteyip, iyi ama sorunlu orta saha Vidal de Bayern Münih'e gidince, maestrosu Pirlo'yu ABD'ye uğurlayan Juventus, Pogba'yı satarsa taraftarını sokağa dökeceğini bildiğinden menajeri Raiola'ya her seferinde "Teklif topla, gel" dedi. Yetenek avcısı Raiola'ya göre Juventus, Pogba'yı 100 milyona satsa, onlara sıfırdan bir 11 kurabilirdi. Geçen bahar La Gazzetta dello Sport da ona bu soruyu sordu: "Yap 11'i de görelim" Raiola aldı kalemi eline ve yazdı: Kalede Donnarumma, defansta Abate, Ely, Willems, orta sahada Felipe Anderson, Verratti, Mkhitaryan, forvet hattında ise Berrardi, Zaza, Depay ve en uçta Kischna. Şimdi "Bu kadro 100 milyon Euro'dan fazla edebilir" diyebilirsiniz ama Raiola bu listeyi yaptığında, ona itiraz eden İtalyan gazeteci yoktu. Avrupa liglerini yakından takip eden ya da menajerlik oyunlarını oynayanlar için bu 11 aslında çok da bilinmedik isimlerden kurulu değil ama kalecinin kim olduğunu bilebilmek o kadar da kolay değil. 
Mino Raiola'nın yedi ay önce kale için tercih ettiği Gianluigi Donnarumma sadece 16 yaşında. O da Raiola gibi İtalya'nın güneyinde doğdu, daha lisedeki sınavlarından başını kaldırmayan bu genç adam, hafta sonunda Milan'ın San Siro'da Sassuolo'ya 2-1 devirdiği maçta kaleyi korudu. Üstelik Milan kadrosunda, sanki 50 yıldır oynuyormuş gibi duran Abbiati ve geçen yıl Real Madrid'den gelen Diego Lopez gibi file bekçileri varken. Juventus kalesindeki 38 yaşındaki Buffon, Parma kalesine geçtiğinde 17 yaşındaydı ve hâlâ kalesinde yıkılmaz duruyor. Onun oğlu yaşındaki Gianluigi ise 16 yaşında 1.97 cm'lik fiziğiyle, İtalyan milli takımının yaş altı gruplarında her oynadığı maçta kendisine "Yeni Buffon" dedirtiyor. Ağabeyleri, Antonio, Genoa'da üçüncü kaleci, Alfredo, Salernitana'da forvet. Benim kuşağım 16 yaşında okuldan gelir, yetenekliyse bir kulübün alt yapısında, olmadı semt takımında oynar, kalanlar ise mahallenin sahasında topun peşine düşerdi. Bilirsiniz topun sahibi kaleyi geçmezdi, bir de pek yetenekli olmayanları kaleci yapardık aramızda. Bugün 16 yaşında olanlar menajerlik oyununda yaşıtları Gianluigi Donnarumma'yı kaleye koyuyor ve şampiyon oluyor. Sinisa Mihajloviç, bu çocuğa şans tanımış, Mino Raiola gibi bir kurt, menajerlik haklarını almış; çok mu?