27 Mart 2016

Tut Yüreğimden Ustam


Memleketin her şehrinde işinin erbabı esnaflar, ustalar var elbette, makbulü kuşaktan kuşağa olanlar. İstanbul’da Türk mutfağını layıkıyla yapan birçok lokanta bulabilirsiniz ama insan Üsküdar’da Kanaat Lokantası’nın, Kadıköy’de Yanyalı Fehmi’nin, Eminönü’de Pandeli’nin kapısından içeriye girdiğinde sadece lezzetli bir yemek yemeyeceğinin farkındadır. O dükkanlarda, tarihe tanıklık eder ve güven satın alırsınız. Bilirsiniz ki tarihi yüzyılı aşan müesselerde beş kuşağın temsilcileri o tariflerin değil güven duygusunun temsilcileridir. Lezzet garantidir, servis itinayla yapılır,  çok iş yapınca fiyatları iki katına çıkan restoranlar gibi değildirler. Restorandan, zanaatkarlığı, esnaflıktan, sanatkarlığı kuşaklardan kuşaklar taşınan bu ticaret ahlakı ve bilgisi güzel memleketimin çimentosudur. Kuşaklardan kuşağa bilgi ve tecrübe aktarımını futbol tarihimizde başarabildik mi, işte ondan emin değilim. Luis Enrique, Barcelona ile geçen sezon üç kupa aldıktan sonra bu sezon da üç kupaya koşarken, Katalan kulübünden yetişmiş, ter dökmüş, ekmek yemiş geçmişin futbolcusu bugünün teknik adamlarını sıralamak isteğimi acı bir haber pekiştirdi. Ekim ayında amansız hastalığa yakalandığı açıklanan ve o günlerde bu satırlarla (Dayan Sarı Fare Dayan/ -25Ekim) kariyer yolculuğuna çıktığımız Johan Cruyff’un bu dünyaya veda haberi geldi. Hollandalı efsane futbolcu ve teknik adam olarak her şeyi kazandığı Barcelona’ya en büyük mirası alt yapı organizasyonunu kurarak yapmış ve La Masia, bir futbol fabrikası haline gelince de karşımıza geride kalan 10 yılda sürekli değişen ama devrilmeyen bir takım çıkarmışlardı. 
Futbolculuğu döneminde çalıştıkları efsane teknik adamların idman metotlarını, maç taktiklerini, motivasyon konuşmalarını hafızlarına kazıyan ya da “söz uçar yazı kalır”a inanıp defterlere günlük tutan çok futbolcu hikayesi dinledik. Gün gelecek kramponlarını asacaklar ve ustalardan öğrendiklerini çıraklık döneminde bir teknik adamın yanında fırına verdikten sonra kalfa olduklarında kendilerine genç teknik adam denecek ve fırından çıkanla da taraftarı doyuracaklardı. Her not tutanın, her büyük hocayla çalışanın başarılı bir teknik adam olacağının garantisi yok elbette ama biz yine de armut dibine düşer deyip Barcelona’nın sahada olduğu kadar kulübede de dünya futboluna hükmeden isimlerine bakalım.

İlk sırada elbette Pep Guardiola var. Cruyff’un “Rüya Takım”ının en genç isimlerinden, ön libero mevkisinin atalarından Guardiola. İdolü “Arjantinli deli” Bielsa da olsa, bugün Guardiola, Barcelona ve Bayern Münih’te kazandıklarıyla dünyanın bir numarası olduysa bunda “Sarı Fare”nin tedrisatından geçmesinin büyük payı var. Luis Enrique, Barcelona alt yapısından değil hatta Katalan da değil. Ve hatta Barcelona’ya geldiği kulüp Real Madrid! Roma ve Celta Vigo’nun ardından geldiği Barcelona’da bir başka Barcelona yaratan zamanın hırçın futbolcusu da kulübün B takımını çalıştırırken, Cruyff’un “Bundan olacak” dediği isimlerden. Barcelona'da fazla kalmadı ama klas adamdı Laurent Blanc futbolculuğunda. Ülkesi Fransa’da beş kulüp, Avrupa’da Napoli, İnter ve Manchester United. Futbolu bırakalı 13 yıl oldu ve bir zamanlar La Masia’yı gözlemleyen Blanc da büyük teknik adam oldu. Önce Bordeaux ardından Fransız Milli Takımı ve Paris Saint Germain’in başında lige koyduğu ambargo. Cruyff etkisiyle her zaman Hollandalı futbolcuların sevdiği ve oynamak için can attığı kulüptür Barcelona. Philip Cocu da yeteneğiyle o formayı hak eden isimlerden biriydi. PSV’den yetişmişti, futbolu bıraktığında Barcelona’daki 200 maçtan damıttıklarıyla önce külübün alt yapısında her yaş kategorisinde çalıştı. Şimdi A Takım’ın hocası. Atletico Madrid’e penaltılarla elenirken nasıl bir takım yarattığı futbolseverlerin dilinde. Yolu Galatasaray’dan da geçen “Yabancı değil” Frank de Boer kardeşiyle beraber Barcelona’dan geçmiş isimlerden. Hollandalı da o günlerin tecrübesini teknik adamlığına taşıdı. Ajax’ta marka bir hoca olmayı başardı. Barcelona’ya Şampiyon Kulüpler Kupası’nın getiren efsane frikiği atan Ronald Koeman da Cruyff’un Rüya Takımı’ndan. Barcelona’da yardımcı hocalık yaptı. Valencia’da birinci adamken zorlandı, Ajax, PSV, Feyenoord, ülkesinde üç ası da çalıştırdı ve şimdi Southampton’a Premier Lig’de güzel futbol oynatan adam olarak biliniyor. Michael Laudrup, İspanya’nın gördüğü en büyük yeteneklerden biriydi. Juventus, Lazio, Real Madrid derken Barcelona. Danimarkalı da Barcelona’dan çok şey öğrendi teknik adamlığı için. Ömrünü Barcelona’ya veren ve kariyerinin sonunda Atletico Madrid forması giyen Sergi, çok yetenekli olmasa da büyük yürekli bir defans oyuncusu olan Abelardo (Sporting Gijon’da), Barcelona’da 400 maça yakın oynayan Bulgar futbolunun efsanesi Hristo Stoichkov, Barcelona’da futbolculuğunda efsane olan ama alt yapıda çabuk sıkılıp, Polonya Ligi’ne yolu çıkan Jose Maria Bakero, hem Real Madrid hem de Barcelona forması giyen bugünlerde İspanyol Genç Milli Takımı’nda görev yapan Albert Celades… Kluivert, Juan Antonio Pizzi, Hagi; uzar gider bu liste. Cruyff’u Cruyff yapan da, sadece “14”, “Sarı Fare” olarak anılmamasını sağlayan da bu galiba… Futbolculuğunu anlatmak için kelimelerin kifayetsiz kalmışken teknik direktörlüğü için kitaplar yazdıran adam… Bir Serkan Uçar şiirinden emanet alırsak eğer: Tut yüreğimden ustam tut, tut beni, sür güne…

Hiç yorum yok: