10 Nisan 2016

Aylardan Mayıstı Şampiyonduk

Geçen sezon, kümede kalmalarına imkansız gözüyle bakılıyordu, bu sezon şampiyonluğa koşarken, imkansız yerini mucizeye bıraktı. İngiliz futbol tarihinde bırakın 'i, geçmişinde de birinci ligde şampiyonlukları yok, FA Cup finaline dört kez çıktılar, dördünü de kaybettiler, sekiz yıl önce 3. Lig'deydiler,  yıl önce de Premier Lig'e yükseldiler. Sezon başında İngiltere'nin anlı şanlı yorumcularının küme düşme adayları arasındaydılar. Topa en fazla sahip olan takımlar listesinde yoklar, en çok pas yapan takımlardan biri de değiller, son yıllarda futbolu esir alan gerekli gereksiz tüm istatistiklere bir tepki gibi doğdular bu sezon. Yıldız oyuncuları yoktu, kendi içlerinden yarattılar. İngiliz Milli Takımı'nın bile kaderini değiştirdiler, düşünün ki Almanlar, 2-0 önde oldukları maçta 3-2 ile teslim oldular. Teknik direktörleri, takımları gibi birinci ligde şampiyonluk kupası kazanmamış bir isim. Bir insan; Napoli, Fiorentina, Juventus, Roma, Inter, Atletico Madrid, Valencia ve Chelsea gibi takımları çalıştırır da; bir kez olsun şampiyon olmaz mı? Üstelik Yunanistan'ı dört ayda dibe vurdurup Faroe Adaları'na kaybettikten sonra valizini toplayıp gittiğinde ona kucak açar mısınız? Bu sezon Premier Lig'de garip işler oluyor ve bunların altında Claudio Ranieri ve takımı Leicester City'nin imzası var. Bir zamanlar Chelsea'de projesi yarım kalan ve koltuğunu Mourinho'ya bırakan Ranieri yıllar sonra son şampiyon takımın hocası Portekizli'yi mat edip onu koltuğundan ediyor, Manchester City, Manchester United ve Liverpool gibi pahalı kadroları dize getirip, yıllardır dördüncü olursa büyük başarıyla ömür tüketen Tottenham ile büyüklere tepeden bakıyorlar. Leicester City bunu nasıl başarıyor peki? Bu köşeye sığmayacak kadar uzun belki de bir futbol tezi olacak kadar çok cevabı var bu sorunun. Çok koşuyorlar, dikine oynuyorlar ve her maça çıkarken soyunma odasında "Hayatınızda bir daha böyle bir sezon olmayacak, bunu biliyor musunuz" diyen teknik direktörlerine inanıyorlar. Sonunu getirirler mi, bunu bilmek için belki de mayıs ayının sonunu beklememiz gerekmeyecek ama kimselerin aklından geçmeyen ilk şampiyon elbette ki onlar değiller. İşte imkansızı başaranları hatırlamanın vaktidir.


İlk örnek bizden olsun elbette. Trabzonspor'un 1983-84 sezonunda kazandığı şampiyonluktan 26 yıl sonra bir Anadolu takımı, İstanbul'un üç büyüklerine bu sevinci yaşatmadı. Şampiyon kadrosu ve hocası Mustafa Denizli ile Beşiktaş, Alex'li Daum yönetimindeki Fenerbahçe ve Arda'lı Rijkaard yönetimindeki Galatasaray, Bursaspor'un şampiyonluk yangınını söndüremedi. Ivankov, Ömer Erdoğan, Ali Tandoğan, Volkan Şen, Batalla, Ergic, Ozan İpek, Sercan, Turgay'lı kadro, Ertuğrul Sağlam yönetiminde liderlik koltuğuna oturmak için 24 hafta bekledi. 31. haftada kaptırdıkları liderlik koltuğunu o dramatik son haftayla teslim aldıklarında Türkiye futbol tarihi beşinci şampiyonuyla tanıştı. 

İtalya Serie A'da 1984-85 sezonu başlarken şampiyonluk adayları Platini'nin sırtladığı Juventus, Maradona'lı Napoli ve Rummenige'li Inter'di. Osvaldo Bagnoli yönetimindeki Verona imkansızı başardı, iki puanlı sistemde 30 haftalık ligde dört puan farkla şampiyon olurken, Platini'nin takımına da yedi puan fark atmışlardı.

90'lı yıllar İngiliz futbolu için Manchester United ve Alex Ferguson demektir ama bir takım 1994-95 sezonunda olmaz denileni yaptı. Son kupasını 1927-28 sezonunda FA Cup'ı alarak kazanan Blackburn Rovers, 67 yıl sonra Premier Lig şampiyonluğunu kazanırken son hafta unutulmadı. Kenny Dalglish yönetiminde takım son hafta Liverpool'a 2-1 mağlup olurken, Manchster United, West Ham'ı devirebilse, Sutton, Le Saux'lu kadroda Alan Shearer'ın attığı 34 gol istatistik olmaktan öteye gitmeyecekti. West Ham'ın 1-1 ile durdurduğu Manchester United'ın bir puan önünde şampiyon olan Blackburn Rovers, son birinci lig şampiyonluğunu kazandığı sezonda 1. Dünya Savaşı başlamıştı!

1990-1991 sezonu, Federal Almanya kulüpleri arasında oynanan son sezondu. Bir zaman sonra Galatasaray'ı çalıştıracak Karl Heinz Feldkamp ve Beşiktaş'ın golcüsü olacak Stefan Kuntz'lu Kaiserslautern bütün ülkeyi ters köşeye yatırdı. Ligin ağabeyi Bayern Münih, 2-1 kaybettiği maça kadar pek de umursamadığı Kaiserslautern'in üç puan gerisinde kaldı sezon sonunda. 34 maçta 72 gol atan Feldkamp'ın takımı tarihinin ilk şampiyonluk kupasını müzerine götürdü.

1999-2000 sezonuna girilirken İspanya'da herkes yarışın yine Real Madrid ve Barcelona arasında geçeceğine inanıyordu. Şampiyonlar Ligi mesaisi bir Galiçya takımının önünü açtı. Figo, Guardiola, Rivaldo'lu Barcelona'yı eleyen Valencia, finalde Real Madrid'e kaybetti. Üç takım da gözünü lige çevirdiklerinde şampiyon Valencia ve Barcelona'ya beş puan fark atan Javier Irureta yönetimindeki Deportivo La Coruna idi. Garip sezondu, Atletico Madrid ve Sevilla küme düşüp ikinci ligin yolunu tuttular. 


İmkansızı sevenlerin hikayesinde son durak Fransa. 2010-2011 sezonunda yeni patronuyla transferde coşan Paris Saint Germain, son iki şampiyon Lille ve Marsilya, Rene Girard yönetimindeki Montpellier'e diş geçiremediler. 38 haftalık ligin 37 haftasında ilk iki sıradan düşmeyen ve Belhanda ile Giroud'nun sırtında zafere koşan Montpellier, sezona ligde tutunmak için girmişti.

Hiç yorum yok: